77 yorum


  1. // Cevapla

    Merhaba,
    Çok güzel bir yazı olmuş, elinize sağlık. Dönüşüm’ü ortaokulda ingilizce derslerimizden birinde okutmuşlardı. The Metamorphosis. O ergen, umarsız ve dangalak halimizle kitaptaki olaylara çok eğlendiğimizi hatırlıyorum. Geçen sene sanırım sizin de okuduğunuz Can Yayınları’ndan çıkan versiyonunu alıp okudum tekrar. Eskiden beri,bana bazı kitapları dönem dönem okumak gerekiyor gibi geliyor. Geçen sene Dönüşüm’ü okuduğumda tabi ki gülmedim. Beni en çok düşündüren – belki biraz da Samsa ile empati kurarak – çevreme ve aileme hayata karşı dik durmaya çalışarak verdiğim desteği veremez hale gelirsem ne olur düşüncesi sardı. Uzun uzun düşündüm. Birgün çevrem için yararsız hale gelirsem ne olur? Daha çok okuyup, daha çok düşünmek gerek, sevgiler


  2. // Cevapla

    Merhaba,

    Öncelikle yorum yazdığınız için çok teşekkürler.

    Haklısınız, sevdiklerimize destek olamaz hale gelmek beni de korkutan bir durum. Kendimi Samsa’nın yerine koyduğumda ben de benzer hisler içine giriyorum, “bana en çok ihtiyaç olunan anda ben bir şey yapamazsam” diye. Ama sonra Samsa’nın içinde bulunduğu o bunaltı ve kuşatılmıştılığı düşünüyorum, kendisi yok! Kendi varlığı için istediği, arzu ettiği hiç bir şey yok gibi geliyor. Ailesinin ondan adım adım ve tiksinerek uzaklaşması çok elim. Acaba insan sadece “o insan” olduğu için nereye kadar sevilebilir diye soruyorum kendime, cevabım belirsiz.
    sevgilerimle.

  3. melek
    // Cevapla

    Bu kitabı okuma şansım olmadı.. merak ettiğim bir sey var bu kitabın konusu bir kurgumu cevap verirseniz sevinirim

    1. Merve Apaydin
      // Cevapla

      Merhaba,

      “Kurgu mu” darken tam olarak neyi sorduğunuzu anlayamadım ancak; Dönüşüm, Kafka’nın kendi hayatından sembolik ögeler taşıyan bir kurgu metindir.


  4. Şule
    // Cevapla

    Cok ama cok guzel bir yazi olmus elinize saglik. Sonuna kadar katiliyorum bocekten bile daha az degerimiz varken aldigimiz hic bir nefes rahatlatmiyordu.

  5. Çağdaşk
    // Cevapla

    Herşey saçmalığın, saçmalığı, ben yaşamı seçmemeyi seçiyorum, ölmek mi bu mümkün değil, 26 yaşımdayım, yaşamak istediğim herşeyi yaşadım, bir amacım, bir hayalim bir umudum yok. Peki neden hala yaşıyorum ki;
    Albert camus abimiz demiş;
    Hayat yaşama zahmetine değer mi?
    Bence değmez,
    Aklı dengem yerimde,
    Akıllıca hayatıma son vermek istiyorum,
    Ölemiyorum,
    Benim ölümüm benim mutluluğum,
    Bütün bu saçmalıklara,
    Bu iğrenç dünyanın,
    Insan postu giymiş yaratıklarından,
    Yada bu robotlaşmış,
    Canlı türlerinden kurtulup,
    Toprak olup,
    Belki bir ağacın köklerinde,
    Yada bir böceğin midesinde olmayı
    Tercih ederdim.
    Ama
    Yaşadığımız bu hayat bizim seçimimiz değil,
    Keşke milyonlarca spermin içinde birinci olmasaydım,
    Ben dahil her şey bu dünyanın değişime uğramış saçma sapan yan ürünleriz,
    Televizyonun kumandası
    Yada bilgisayarın
    FaresiyiZ
    Hepimiz aynı pisliğin
    lacivertiyiz.
    Bataklıktaki sinekler gibiyiz

    1. Merve Apaydin
      // Cevapla

      Ne denli karamsar olarak olursak olalım, yaşam devam ediyor. Belki de bu devam ediş içinde insan olarak en büyük sorumluluğumuz, farkındalığımızla başa çıkmaya çalışmaktır.

  6. Melike
    // Cevapla

    13 yaşımdayım ama pek bir şey anlamadım kitaptan. Kitabın sonuna kadar merakla okudum acaba nasıl kurtulacak, kurtulmak için ne yapacak diye. Ama sonunda ölmesini anlamlandıramadım 🙁

    1. Merve Apaydin
      // Cevapla

      Kafka karamsar bir yazardı ve bu öyküyü “mutlu sonla” bitirmek ona uygun değildi. Öte yandan tekrar okursanız fark edeceksiniz ki, öykünün tutarlılığı için olması geren bir şeydi ölüm bence.

  7. Themnlght
    // Cevapla

    Bu kitap uzun süredir okumak istiyordum… Ve okudum. Gerçekten etkileyici bir kitap. İnsanlara çok daha iyi baktırabilecek bir kitap.

    Ne güzel anlatmış içinde bulunduğu durumu, zamanı Kafka. Ve ne güzel ileri nesilleri düşünerek yazmış.

    Şöyle bir not ekleyeyim. Ben bu kitabı Aylak Adam`a benzettim. Daha doğrusu Aylak Adam`ı bu kitaba benzettim. Her iki kitapta da toplumun ve onu yöneten, onu manipüle eden iğrenç yönetime karşı bir isyan var gibi. Siz bu konuda ne düşünüyorsunuz?

    Giderken Mehmet Akif`in İnsan şiirine başlamadan önce yazdığı, Hz. Ali`nin o meşhur sözünü bırakayım buralara.

    “Sen. küçük bir cisim olduğunu sanırsın ama, asıl alem senin içinde gizlidir.”

    1. Merve Apaydin
      // Cevapla

      Yorumunuz için teşekkür ederim. Aylak Adam ve Dönüşüm, bana göre, çok farklı kulvarların ve birbirinden çok farklı iki sanatçının eserleri. Ancak edebiyat ve edebiyat okurunun metinden aldıkları da benzer şekilde farklı olabiliyor. Ancak, Aylak Adam maddi kaygıları olmayan ve bu nedenle sistemin dışında durmayı daha kolay başarabilen, düşünmeye ve hayatın diğer alanlarını keşfetmeye daha çok vakti olan bir karakter olmasına rağmen Gregor Samsa tam tersidir. O sistem içinde ayakta kalabilmek için para kazanmak zorundadır ve sistemin dışına çıktığında çevresindeki herkes tarafından terk edilir. Bana göre, isyandan ziyade, iki eserde de sisteme ciddi bir eleştiri mevcut.


  8. // Cevapla

    Ya kitabi okuyacaktim. Yorumlarda spoiler gördüm. Okumaktan vazgectim.Suraya bi spoiler butonu koyun. Vallahi hemen satin alip okuyacaktim. Bütün hevesim kacti.

    1. Merve Apaydin
      // Cevapla

      Bilinen ve daha ilk cümlesinden nasıl bir dünyaya okuyucuyu davet ettiği belli bir kitap olduğu için “spoiler” uyarısı vermeyi düşünmemiştim.
      Yorumunuz için teşekkür ederim, daha sonraki yazılarımda yorumunuzu dikkate alacağım.

  9. lawyer
    // Cevapla

    Güzel bir sosyolojik fotoğraf çekimi olmuş , kaleminize sağlık.

  10. Kenan
    // Cevapla

    Kitabı az önce bitirdim
    Ne anlatmak istiyor diye (ben mi yanlış anladım acaba düşüncesiyle) arama yaptım ve bu başlığı buldum
    Benim için zaman kaybı oldu
    Çünkü o kadar Gregor Samsa’ymışım ki…
    Kafka yıllar öncesinden beni kaleme almış gibi sanki…
    Tek fark:
    Ben iyileşeceğim.
    Buraya yazıyorum;
    Çok değil iki yıl sonra kurtulacağım bu böceklikten…
    Hayallerimin peşinden gitmeden Yaşar ve ölürsem hiç yaşamadım sayarım, HİÇ…
    Esaret bitecek
    Bütün böceklere ölüm!(gelecek)

    1. sule
      // Cevapla

      böcek olmanın kötü bir sey oldugunu düsünmüyorum yalnızca itaatsizlik. bu da size kötü geliyorsa bir şey diyemem tabi.

      1. İtabenko
        // Cevapla

        Bence itaat kötü bir şey değil, kötü olan yanlışa itaat etmek zorunda kalmakta.

        1. Merve Apaydin
          // Cevapla

          Merhaba,

          İtaat, iyi ya da kötü bir şey diye tanımlanacak bir durum değil bana sorarsanız. İtaat, öğrenilen; öğrenme ile de bir süre sonra hayat pratiği olarak daha derine ve genele yayılan bir eylem.
          Konuyla ilgili ufuk açıcı sosyal psikoloji deneyleri var, onlara bir göz atmanızı öneririm; Asch’in Uyma Deneyi, Milgram Deneyi, Stanford Hapishane Deneyi gibi.


  11. // Cevapla

    Yazıda anladığım kadarıyla hiyerarşi sisteme karşı bir serzenişte bulunmuş kafka istemiş olduğu şey hiç bir sistemin yada şeyin nesnenin obşenin yada diretmenin esaretinde kalmamak onun tabiriyle özgür ruhlu ve bedenli olmak ya sistemin yararlı parçası yada olmamak olmayı reddetmesi ama yaşadığım dünyam benim dünyamın inancı gereği bu hengamede diri olarak ölmektir sistemi beşeri Yi sistemi Rabbaniyeye alet olarak kullanmaktır yani sistemi beşeri amaç değil araç edinmektir itaati alemi mutlaka hasretmektir kafkanın istemiş olduğu şey kendiliğinden oluşmuş bir alem içinde bila etki kendi başına kalma kalmaktır oysaki biz buraya gönderildiğimizde bir kontrat imzalayarak geldik yani biz doğduğumuzda sözleşmeye sistemine mutabakat sağlamak üzere geldik vesselam acizane düşüncem….


    1. // Cevapla

      Yazdıklarınızdan anladığım kadarıyla şöyle diyebilirim ki; Kafka, Dönüşüm’de anlattığı kapitalist düzen içindeki insanın yaşadığı varoluşsal sıkıntılar. Yani “şu dünyaya neden geldik?” yaklaşımı değil tam olarak.
      Ama elbetteki herkesin kitaptan anladığı farklı olacakır çünkü hepimizin yaşadıkları, deneyimleri, eğitimi, tercihleri vs. birbirinden çok farklı. Bu anlamda sizden ricam kitabı okumadıysanız bir kez daha bu gözle okumanız.
      Böceklerin yaşam için gerekli ve değerli olduğu konusunda hemfikiriz 🙂


      1. // Cevapla

        Kafka inançlı birimi aceb inançlı ise dediğiniz gibi serzenişi kapitalist düzene değilse bu çok geneldir mütlak bir özgürlüktür istemiş olduğu şey ona göre iyi olan şeyi kötü olan şeyi kendi belirlemesidir şu nizam ve intizam içinde ki alemde düstürsuz olmaktır yani sadece kendi doğrusu vardır fikrine muhalif olmamasıdır saygılar

  12. vahde
    // Cevapla

    Etrafimdaki Gregor Samsa lari gördukce uzuluyor ve farkindalik olusturmaya calistikca aile saadetini bozmakla suclaniyorum. Ve bir dönem gercekten öyle miyim diye supheye dustugumde olmustur. O zaman tekrar dönup okudum ,gercekten hala orada duruyordu ve anlatmak hala imkansizdi… O anlar böcek oldum, degersizlestim,kuculdum,cirpindikca yoruldum,ve vazgectim.Böcekle böcek olunurmus meger!

  13. Serkan Seçti
    // Cevapla

    Kitap incelemelerinde Samsa’nın ruh haline ve ailenin verdiği tepkiye vurgu yapılmış. Beni vuran kısmı ise Samsa öldükten sonra veli nimet görülen kiracıların babası tarafından kovulması ve en derin acılarla ona veda etmeleri. Samsanin yerinde olsam bana da böyle bir Merasim olur muydu. Samsa ailesine ailesine sadece vicdan azabı birakabilecek kadar naif bir insandı. Edilen birisinin ardından bu duygu yükselmesi üzüntü mu yoksa vicdan azabı mi? Tek ve tek mutlu olduğum kısım ise ölürken kimseye küs değildi Samsa ve onlara karşı önceden yaptığı iyilikleri yüzlerine vurmadan onlara sevgi duyabilmesiydi. Her insan bir yerde ve bir zamanda hem Samsa hem de Samsa nın ailesini yaşatır yaşatır

  14. Zafer
    // Cevapla

    Aslında bizi kendine bağımlı yapan aile iş para suni tutkular kendinden ödün vermek…Ben de biraz düşününce kendimi biraz kahramanımız gibi hissettim.
    Sevgilerle

  15. Tahir DAĞDEVİREN
    // Cevapla

    Bazı eserlere gereğinden çok değer veya anlam veriyoruz ya bu da beni gıcık ediyor.Kesinlikle yapılan yorumlara katılmıyorum.Kendisini böcek gibi görenler olabilir ama ben kendimi eşref’ül mahlukat olarak görüyorum.Bazı ana düşünceler çıkartılabilir bu öyküden ama yazılanlar çok abartılı…Çok da ahım şahım bir öykü değil.

    1. Merve Apaydin
      // Cevapla

      Merhaba,
      Yorum yaptığınız ve düşüncelerinizi paylaştığınız için teşekkür ederim.

      Her eseri herkes aynı şekilde sevmek ve değer biçmek durumunda değil elbette. Ancak şuna açıklık getirmek istiyorum; içinde yaşadığımız sistemin insanı yerleştirdiği konum “değersizlik” ve Kafka öyküsünde bu değersizliği “böcek” olmak şeklinde kurgulamış. Katılıp katılmamak sizin tercihiniz.

      Teşekkürler
      Merve

    2. Emine
      // Cevapla

      Açıkçası ben de okuyup bitirince aa bu kadar mı diye şaşırıp daha fazlasını bekliyordum

  16. Zeyn
    // Cevapla

    Bayadır bu denli samimi içten bir yazı okumamıştım ellerinize sağlık

  17. hasan aksoy
    // Cevapla

    bu kitap bahsettiginizz gibi aile ici totolojiyi anlatiyr yorumunuzu cok begendim

  18. ebru
    // Cevapla

    Kitabı okurken aklımdan geçenlerin hepsini bir yazıda bulmak beni mutlu etti
    Yazınız için çok teşekkürler,emeğinize sağlık

    1. Merve Apaydin
      // Cevapla

      Böyle bir yorum almak da beni mutlu etti, teşekkür ederim.

  19. Osman Ünal
    // Cevapla

    Sevgili Merve , yorumların tamamını okudum. Sabırla ve nazikçe verdigin cevaplara da hayran kaldım. Kutluyorum. Alman Dili ve Edebiyati bitirdim. Kafka beni en çok etkileyen yazarlardan birisi oldu. Bütün eserlerini okudum, hatta yarım kalmış romanlarını da. Tabii orjinal dilinden. Yorumlarda eksik gördüğüm , bir eseri incelerken yazarın kim olduğunu , hangi akımın içinden geldiğini ve biografisini bilmenin önemi çok büyük. Kafka Varoluşçuluk akımının bir üyesidir. Dönüşüm, bir kapitalizm ya da değerler eleştrisi değil, kısaca winsanın seçimi ile ilgilidir. İnsan, ne ise o değildir, ne olmuşsa odur.Varoluş özden önce gelir. 1. Savaşı öncesi geçen 100 yıl Avrupa için bunalım demektir. 1789 sonrası milli devlet fikrinin yayılması, savaşlar ve ekonomik krizler edebiyatı da etkilemiş ve Kafka bu dönemin bir temsilcisi olarak eserlerini vermiştir. Selam ve saygı ile

    1. Merve Apaydin
      // Cevapla

      Osman Merhaba,

      Kafka’nın eserlerini orijinal dilinden okuma keyfine sahip olamadım ancak; kendisi hakkında ve edebiyatı hakkında yazılmış akademik yayınları mümkün olduğunca okumaya çalıştım. Kafka ile ilgili yazılmış akademik metinleri incelediğinizde; kapatalizmi direkt hedefe koyan ve taşlayan bir yapıda olmasa da, yabancılaşma ve bürokrasi üzerinden yaptığı eleştirilerin kapitazimden bağımsız ele alınmasının eksik olacağını siz de takdir edersiniz diye düşünüyorum. Öte yandan, yazının başında da belirttiğim gibi, benim amacım bir inceleme yazısı yazmaktan çok “Dönüşüm” üzerinden bir dertleşme yazısı yazmaya çalışmaktı.

      Yorumunuz ve paylaşımınız için teşekkür ederim.
      Selamlar saygılar

  20. zehra
    // Cevapla

    uzun zaman önce okumak istedigim ama ne yazik ki yeni okudugum bir kitap. okudugumda gregor samsanin bu kadar sogukkanli olmasina sasırdim sanki bir gün bir bocege donusecegini biliyormus gibi. dikkatime ceken bir diger nokta ise durust olmak gerekirse ben ailenin bocege yani samsaya alisacagini umuyordum ama ne yazik ki basta ilgilenen kiz kardes bile sonradan vaz geciyor aslinda bu vurdumduymazliklar karsisinda baskalari tarafindan oldurulmeden kendisinin olmesi her ne kadar aci versede daha iyi oldu. sayın merve hanimin yazdigi samimi ve guzel yaziyida okuyunca gercekten anlatilmak istenenin sadece bir insanin donusumu olmadigini anladim

    1. Merve Apaydin
      // Cevapla

      Yorumunuz için çok teşekkür ederim.

      Olmasını arzu ettiklerimizle, yaşadığımız arasındaki fark üzücü elbette ama gerçek.

      Selamlar

  21. Seçil Yöndem
    // Cevapla

    Yazınızı çok beğendim. Teşekkür ederim.


  22. // Cevapla

    Değerli paylaşımınız için teşekkür ederim. Neden daha önce okumadığıma üzüldüm bu eseri. Hatta bu sabah başladığım kitabı henüz tamamlamadan yorum yazma sabırsızlığım benim açımdan enteresan ve ekstrem bir durum. Kitap bittiğinde umarım bu yorumumdan pişmanlık duymam. Bir çok insan istemedikleri kişilere veya yerlere ya da istemedikleri demeyelim istemedikleri şekilde demek belki daha doğru olur, tabi olmak durumundalar. Öyle bir konu ki yıllar öncesinden sonsuza demiri atmış Kafka, bu daima güncel olacağını düşündüğüm mevzu ile. Asıl olan güzel işlerle sağlıklı bir biçimde hayatta kalmaksa bir yolunu bulmalıyız iş işten geçmeden. İşte o yollardan biri belki -yaşamımdaki deneylerimi de destekliyor üstelik- güzel bir çıkış, buluş esintisi yakaladım. Tekrar teşekkürler.

    1. Merve Apaydin
      // Cevapla

      Paylaşımınız için çok teşekkür ederim. Kitabı tamamladıktan sonra da yorumlarınızı okumayı çok isterim.

      Selamlar


      1. // Cevapla

        Merve Hanım merhabalar epeyce uzun olduğu için beni mazur görün fakat düşüncelerimi sizlerle paylaşmak istedim, sevgi ve saygılarımla iyi çalışmalar dilerim.

        Kafka’nın Dönüşüm’ü Üzerine
        Franz Kafka’nın yüziki yıl önce yayımlanan Dönüşüm adlı eserinin bana düşündürdükleri:
        – iç ve dış dünyasında kendisine ve/veya başkalarına değerler ya da değersizlikler atfetmeye pek meyilli olan insan eninde sonunda bir böcekten farksızdır.
        – İstek ve tercihleri paralelinde kendine özgü bir hayatı kuramayan insanların olup olacağı böcektir, kendine gereken değeri vermezsen değersizleşirsin.
        – Kozası, ruhu yani, sevgi, sorumluluk ve bağlılık duygularıyla örülmüş bu nedenle de kendini unutan insanlar sonunda bir böcek kadar değersizleşerek yok olmaya mahkûmdur.
        – İnsanlara faydalı olma yetinizi kaybettiğinizde mesela çirkin, tiksinilen, utanılan, korkulan, kapıdan, pencereden fırlatılıp atılmak hatta üstüne basılıp ezilmek istenen bir böcek olduğunuzda misal sizi en başta yakınlarınız olmak üzere kimse görmeye bile tahammül edemez.
        – Bir insan, insan olarak kalabilmenin mücadelesini vermeli ve illaki bunun bir yolunu bulmalı. Zira bir böcek böcektir, başka bir yaşam bilemeyeceği için yaşam şekli ona eziyet olmaz, acı vermez ancak insanlığı tadan biri için böceğe dönüşmek ne büyük bir felakettir.
        – Gregor Samsa aslında böceğe dönüştüğü halde çok fazla şaşırıp panik olup çılgına dönmüyor hatta rahatlamış gibi neredeyse bilmem yanılıyor muyum? Aklı sevdiklerinde, yaşamının son anlarında dahi kız kardeşi için düşlediği ancak gerçekleştiremediği konservatuvarda okutma fikrini onunla paylaşma isteğiyle dopdolu. Bundan yola çıkarak şu dahi aklımdan geçti: insanın başına hayatta her şey gelebilir, hayat normal şartlarda sevgiyle başlar sevgiyle biter, içinde sevgi varsa onu yok etmek ne kimsenin ne de senin elinde değildir, bir böceğe bile dönüşsen fark etmez.
        – Kısaca aptal olma, güçlü, kararlı hatta gerekirse katı ol, itaat etme, kimseye tabi olma, kendinden başka otorite tanıma, kendin için dilediğince yaşa, zavallı olma, böcek olma.
        – Her canlı gibi böceklerin de bir yaşamı ve yaşam hakları, amaçları vardır. Bir böcek için de insana dönüşmek felaket olacaktı belki. Kim bilir rutin yaşamından ne kadar büyük yoksunluklar yaşayacaktı?
        – Son olarak basitçe kendi veya başka birinin yaşamından, ruhuna, kalemine bir yansıma belki. Despot, galiba oğluna hiddetli davranmış veya davranan bir baba, muhtemelen ona değersiz olduğunu hissettiren, daha silik bir karakter olan hasta bir anne ve düşkün olduğu bir kız kardeş. Onlara bakma mecburiyet ve içgüdüsü ile istemediği bir hayatı yaşayan zayıf belki fakat asla sevgisiz olmayan biri bence Samsa. Kapısını kilitlediğine göre korkuları, güvensizliği de var zarar göreceğine dair. Belki de tamamen iyi niyetinden veya korkusundan istemediği bir hayatı yaşıyor. Babanın oğlu ölünce kiracılara sertleşmesi de bana enteresan geldi. Utanacak bir şeyi kalmadığı için mi? Yoksa otorite kurduğu oğlu ölünce otoritesini, sertliğini onlara mı çeviriyor ben tam olarak anlayamadım. Ayrıca ailenin maddi anlamda Samsa’nın sandığı kadar ciddi bir çıkmazı da yok sanki. Kendi hayatından bir kesitse eğer bir yazarın sevmediği başka bir işle uğraşması bile yeterince bir zulüm. Böyle bir kasvet içerisinde çok güçlü, hedefi vuran bir kalem kendisiyle, otoriteyle yani babası ve patronuyla, yaşamla bu şekilde dalgasını geçmiş de olabilir. Hatta bugün hala bizleri bu kadar meşgul edebildiğine göre bizlerle bile. Nitekim çok da karmaşıklaştırmadan basitçe düşünüldüğünde mana yerini bulmuş hatta çok ötesine geçmiş durumda bana göre.
        Bana düşündürdüklerinin hepsi ya da bir kısmı olabileceği gibi belki de hiçbiri değildir. Yazarı çok da iyi tanımadan hatta başka hiçbir eserini okumadan bu kadar çok şey yazdığım için bir yandan ne gerek vardı gibi bir tereddüt içerisindeyim. Ancak beni epeyce şaşırtan, daha ilk sayfadan yakalayan, dikkat kesildiğim sıra dışı bir eser okudum. Yaşamımda ve düşünce dünyamda geldiğim noktada yazma, deneme çabalarımın çoğunda durmadan etrafında dolandığım bir konu ve onun açılımlarıyla karşı karşıyaydım çünkü. Bazen lafı evirip çevirirken duygularımı tam da ifade edemediğim belki hani. Bazen hem demek istiyoruz bir şeyi hem de diyemiyoruz kasıyoruz nedense. Bence Kafka cesurca insanı böceğe dönüştürerek tabiri caizse çivi gibi çakmış, diyeceğini de demiş. Fakat her olayda illa mantık arayan şekilci düşünce yapım nedeniyle gerçek dışı gidişatın en sonunda ayaklarını yere bastıracak bir final bekliyordum. Olup bitenler mesela ağır bir hastalığa yakalanıp yatağa düşen, yüksek ateşle havaleler geçiren bir insanın halüsinasyonları gibi. Veya ağır bir psikolojik kriz altında kendisini bir böcek olarak gören, sanan birinin ruh halleri ki durum tam da bu belki de, olarak yansıtılamaz mıydı mesela dedim. Olmazdı belki de bu kadar etkileyici olmazdı o zaman zira bu kadarını yani benim düşündüğüm kadarını elbette o da biliyordu ve buna rağmen böcekle başlayıp öyle de bitirdi. Belki sadece kendini yaşamak isteyen herkes onun kadar cesur olup eserin finalinde olduğu gibi içindeki böceği yok edebilmeli. Aslında enteresan bir durum daha var bana göre. Zaten böcek yok olmadan çevresi ondan kaçarak yok oldu. Dolayısıyla sembolik olarak önce asalaklar yok oldu sonra böcek. O halde geriye ne kaldı? Bir tek kendisi insanın, olması gereken yani. Neticede bu da bir bakış açısı. İşin doğrusu bir müddet sonra tekrar okuyacağım sanırım şu ‘belki de’leri mi azaltabilmek adına. Önemli olduğunu düşündüğüm bir konuya değindiği için epeyce üstünde durdum, samimi olarak sesli düşündüm, paylaştım. Yergi veya övgü değil tabi ki sadece kendi kendime saf sorgulamalarım, fikirlerim.

        Devamında Söylemek İstediklerim
        Devamında söylemek istediklerim, insan kendi için yaşamalı, saygısız ve sevgisiz bir biçimde, zarar vererek değil elbette, hudutlarını ve haddini bilerek. Sevdiği ve inandığı işten asla vazgeçmemeli ve o işten en azından kendine yetecek kadar, maddi, manevi yetecek kadar, üretebilmeli. İnsanın kendi bir kişi de olabilir, birkaç kişi veya birçok kişi de olabilir, kendinizden, mahiyetinizden ne kast ettiğinize bağlı. Fakat kendinizden -maddi, manevi anlamda hatırı sayılır bir doygunluğa erişmediyseniz henüz- sadece ve bir tek kendinizi kast etmenizi öneririm. Başka hayatları zamansız ve zeminsiz yüklendikçe bir gün kendi yükünüzü taşıyamaz hale gelirsiniz, geliyorsunuz. Üretmek çok önemli bence, herhangi bir şey -sizi mutlu edecek iyi bir şey kastediyorum tabi- üretmek çok önemli.
        Böcek gibi hissetmek ki çoklarımız bir zaman veya zaman zaman bunu hissedebiliriz, değersiz olduğumuzu yani. Evet, böcek gibi hissetmek günün birinde rahatsız edecekse -böcekleri küçümsemiyorum başka bir şey gibi hissetmek te bunun benzeri- bunu hissettirecek bir şey veya bir şeyler yapmamalı insan. İnsan insan olduğunu hissetmek ister en doğalından. İnsan gibi yaşamalı sadece o halde öyle değil mi? İnsan ve toplum bu ruh ve kurguyla doğar, büyür, harmanlanırsa eğitim, kültür, medeniyet üçgeninin anaforunda hürriyetler, teşebbüsler ve üretim artar, insani değerler yükselir, mutlu insanlar çoğaldıkça toplumsal mutluluğa yaklaşılabilir, baskılar, bağımlılıklar azalır diye düşünüyorum. Ve fakat o kadar da kolay değil her yerde her zaman bunu başarmak, pek çokları gibi bir otoriteye, birilerine tabi olmak durumunda kalabilir insan. Ayrıca sıklıkla bakmak zorunda olduğumuz eşimiz, çocuğumuz pek tabi ki olacak, hatta yükleri sırtımızda olan anamız, babamız, bir yakınımız bulunabilir, sırf üç beş kuruş kazanmak, ekmek parası uğruna eyvallah dememiz gereken bir patronumuz, çoğaltılabilecek daha başka örnekler olabilir, türlü saçmalıklara da maruz kalabiliriz. Özetle bize kalmayan bir hayatımız olabilir. İşte bu bize kalmayan hayatın içine bir yerlerine bir üretimimizi katıp, bir şey üretmeyi öğrenmeliyiz. Şartlandırmamak adına bilinçli olarak örnek vermiyorum. Ancak bu üretimimiz hayatımızdaki menfilikleri bertaraf edecek, her fırsatta ona koşmak isteyeceğimiz, bizi maddi, manevi anlamda mutlu ve huzurlu kılarak güç verecek bize ait, bize özgü bir üretim olmalı. Yani üreticilik, evet son kararım yine de üretmek. Böyle bir arzunuz, vizyonunuz ya da ne bileyim imkânınız yoksa o halde mecbur olduğunuz hayatı kanıksamak, kabullenmekten başka çare yok. Fakat şu son cümle benim açımdan tahammül edilebilir gibi değil, ben yine de ne yapıp edip bir şey üretmeli insan diyorum. Ve asla şikâyet etmemeli insan çünkü böyle bir merci yok git havaya, suya anlat derdini daha iyi. Ve son olarak, kendimize oynamalıyız hayatı tribüne değil bence. Doya doya ve hissederek, varlıksa varlık, yokluksa yokluk her neyse tadını çıkararak.

        1. Merve Apaydin
          // Cevapla

          Bekir Mutlu Bey merhaba,

          Bu denli detaylı bir yoruma zaman ayırıp emek verdiğiniz için teşekkür ederim. Bahsettikleriniz üstünde düşünülmesi ve tartışılması gereken noktalar içeriyor. Her ne kadar hepsine katılamasam da üretmek ile ilgili fikirlerinize katıldığımı özellikle belirtmeliyim. Bence kişi bir şekilde üretmeye devam etmeli; yemek yapmaktan, örgü örmeye; roman yazmaktan bir hastalığa çare bulmaya kadar her türlü üretim kişinin varoluşunu anlamlı kılmaya yarar. Varlığını anlamlandıran insan da yaşama dair daha az çelişki yaşar diye düşünüyorum.

          Esenlikler dilerim
          Merve

  23. Elif Oğuzkan
    // Cevapla

    Merhaba kitabı daha yeni okudum ve bitirince mutlaka bir inceleme oku dediler.
    En beğendiğim ve içime sinen yazı bu oldu. Benim gibi düşünüp yansıtmışsınız. Benim fikrimi sorarsanız eğer, kitabın bir satırında bile mizah unsuru yoktu bence büyük bir kederle okudum hepsini. . İnsan isterse tüm hayatını adasın birilerine o adama durumu bittiğinde artık tükenmeye bile haliniz olmadığı zaman Gregor Samsa gibi olmak çoğumuzun talihsiz sonu ne yazık ki.
    Bu eserden bir şey anlamayan, saçma bulan belki de Gregor Samsanın ailesi ve müdürü gibi insanlardı belki de kim bilir…

    1. Merve Apaydin
      // Cevapla

      Merhaba,

      Yorumunuz için teşekkür ederim. Son zamanlarda benim de en çok düşündüğüm şey, hayatlarımızın bencillik yaparak ve/veya bencillik mağduru olarak geçtiği.
      Ve bu durum gerçekten çok hazin.

  24. Sevda
    // Cevapla

    Kitabı şimdi bitirdim ve çok etkilendim. Buradaki yorumları okuyup daha da etkilendim !!!söylemek isteyip belki yazamayacağım herşey var tüm yorum yapanlara teşekkür ederim. …..

  25. Yusuf
    // Cevapla

    Öncelikle şunu söylemem lazım! Çok harika bir anlatım olmuş müthiş bir enerji var onun içim tebrik ediyorum sizi yorumuzdan dolayı..Aynı zamanda kitabı ikikez okudum ve empati kurulup okunduğunuzda çok muazzam bir hayel gücüile gerçek arasında götürüp getirebilen çok değerli bir roman.özellikle gelişmemiş coğrafyaların aile ve toplumun damarılarını tutup,röntgenini çekip önümüze bu kadar güzel akıllcu basit anlatması her okuyuşumda kitab’a ayrı bir değer ayrı bir lezzet katıyor..Dönüşüm gibi kitapların eğitim sistemlerinde mutlaka olma gerektiğini düşünen biriyim.Fakat bu hiç bir Kabil’e anlayışının işine gelmiceği gibi aynı zamanda toplumun nabzını tutan biyolojik ve maddesel düzey aile yapılarında çökertebiliceği korkusu olduğu için pek mümkün görülmüyor ve bu kimsenin işine gelmediğinde dolayı,bu kadar güzel eserler arada kayboluyor veya hak ettiği değeri görmüyor..ilk okul yıllarında öğretmenimizin bizden hikaye kitabı alıp getirip sınıfta okumamızı istemişti ve bu çok hoşuma gitmişti! çünkü bu bizim için değişik birşeydi özgürdük! kırtasiyeden gidip kendi istediğimiz herhangi bir kitabı seçip okuyabilme izni almıştık bu hepimiz için Harika bir duygu yaratan müthiş bi fikirdi! ama tabi o zammın şartlarına göre malesef maddi durumlarımız çevremizdeki çoğu insan gibi iyi olmadığı için alamamıştım.o yüzden büyük ablamın küçük çok mütevazi ve kitaplığında duran tozlanmış kitap gözüme çarpmıştı ve bu yüzden okuduğum ilk büyük kitabım Don Kisot olmutuştu.o kitaptan sonra tabi çok kitap okumuştum fakat dönüşümü ilk okuduğumda bana ikinci Don Kişot etkisi yapan çok nadir bir kitap oldu farkettim ve Her okuyuşumda daha çok hissetdiğim eşsiz bir rehber kitap oldupunun anlıyorum.bu güzel kitabı bu kadar iyi sunumla anlatıp yorumladığınız için, size gelecekteki Özgür ve hür bireylerin yetiştiği bugünün ise hağla Dönüşümşe tanışmaya çocukları adıma teşekkür ederim ışıkla kalın..

  26. Beyza
    // Cevapla

    Merhabalar
    Kitabı az önce bitirdim ve anormal derecede üzgün hissetim kendimi bu yüzden bi inceleme okuyayım derken sizin yazınız denk geldi. Daha güzel günümüzle bağdaştırılabilen bi yorumuvar mı bilmiyorum.Ancak muazzam bi yazı olmuş bence yüreğinize Zihni’nize sağlık.

    1. Merve Apaydin
      // Cevapla

      Çok teşekkür ederim paylaşımınız için 🙂

  27. Kubilay özata
    // Cevapla

    Merhabalar. Kitabı yıllar önce okumustum. Ama bu sıralar yasadığım bunalım hallerinde sık sık aklıma bu kitap geliyor ve bende kitap hakkında bir inceleme okumak istedim sizin yazınızla karşılaştım. Herşeyi çok güzel bir dille aktarmışsınız.

  28. Elif
    // Cevapla

    Satın almayı çok düşündüğüm kitaplardan.. Genel olarak bir soru soracağım: Kafka’nın kitapları hangi yaşlara uygun? Daha önce Kafka’nın hiç kitabını okumadım.


    1. // Cevapla

      Merhaba,

      Bence, her roman her yaşta okunabilir ve her yaşta, o yaşın deneyim havuzuna bağlı olarak, keyif alınabilir. Ben bu romanı okuduğumda epey küçüktüm ve o dönem için iyi anladığımı sanmıştım 🙂 Aradan yıllar geçtikten sonra tekrar okudum ve anladıklarımın/sandıklarımın üstüne yeni keşifler ekledim.

      Sadece şöyle bir tavsiyede bulunabilirim naçizane; eğer okumaya başladığınızda sıkılırsanız bırakın ve kendinize zaman tanıyın Çünkü; Kafka yer yer kasvetli bir yazar olduğu için zorlayabiliyor. Ondan soğumanızı istemem. 🙂

  29. Okur
    // Cevapla

    Merhaba Merve Hanım,

    Ben kitabı yeni bitirdim ve baya da zorlandığımı ifade edeyim. Çok kitap okuyan veya edebiyat hastası biri değilim fakat kitap beni sardığı zaman da elimden bırakamıyorum. Beni etkileyen ve kitap okumanın çok değerli bir şey olduğunu farkettiren ilk roman Elif Şafağın Aşk adlı romanıdır. O romanda yazar, belki de çoğumuzun yaşadığı ama ifade edemediğimiz, anlamlandıramadığımız duyguları, ailemiz veya çevremiz ile yaşadığımız bazı durumları gözler önüne seriyordu. Belki bu anlattıklarım sadece Aşk romanından değildi çünkü o romandan sonra kalan romanlarını da okumuştum. Her yeni romanın okuduğumda da geçmişimi ve ifade edemediğim ve beni sıkan dertlendiren ve bu yüzden de unutmayı tercih ettiğim fakat içimde bir yük olarak var olan bazı duyguların açıklandığını ve rahatladığımı hissetmiştim. Bu romanı okurken resmen acı çektim. O betimlemeler ve kendimi Gregorun yerine koymam, ki genellikle her kitapta dizi ve filmde de aynısını yaparım, beni sıkıntıya sokmuştu. Bu kadar açıklamadan sonra ne demek istediğimi sorabilirsiniz. Uzattığım için kusura bakmayın. Ben bu kitaptan bir şeyler alamadım. Bana daha çok yazarın temelinde hayatın amacına dair ve bu dünyanın ve varlık aleminin neden var olduğuna dair bilinmezliğinden ötürü duyduğu bir sıkıntının yazıya dökülmüş halini hissettim. Yani dediği gibi çevremizdekilere bir faydamız olmadığı zaman bizi bırakıyorlar. Doğru. Fakat inançlı bir insan zaten çevresindekilere değil Yaratıcısına bel bağlar ki O yaratıcı onu hiçbir zaman terk etmez. Ben bunları çıkardım. Eksik kalan yanlış söylediğim bir şey varsa düzeltmenizi rica ediyorum.

    Saygılarımla.


    1. // Cevapla

      Merhaba,

      Bahsettiğiniz iki yazarın yazdıkları metinler ve bu metinlerin akımları, anlattıkları konular, yazıldıkları tarihsel toplumsal süreçler, yazarların edebiyatı algılayış biçimleri birbirinden o kadar farklı ki. Kafka ve Elif Şafak kıyaslaması yapmak benim edebiyat bilgimin tamamen ötesinde olur, pek çok profesyonel eleştirmen de böyle bir kıyaslamayı yapmaz.
      Ancak yazdıklarınızdan anladığım kadarıyla siz daha gerçek hayata yakınsayan ve sürreal olmayan romanlardan hoşlanıyorsunuz. Bu elbette bir zevk meselesi. Kafka’nın Dönüşüm’de vermek istediği aslında sizin romanı okurken yaşadığınız o iç sıkıntısı. O sıkıntıyı o sıkışmışlık hissini yaşananız romanı başarılı kılan bana göre.
      Yine de romanlar zevklere, sizin ruhsal durumunuza, ilgi alanlarınıza göre farklı duygular yaşatabilir. Her ne kadar Elif Şafak da okumuş olsam bir dönem, şu an onun yazdıkları bana yapay geliyor.

      Saygılarımla

  30. Gece
    // Cevapla

    Dönüşümüm gerçekleşmiş yazık ki bunu şimdi anlıyorum

  31. seher
    // Cevapla

    şimdiye kadar okuduğum en kötü kitap. kitaplar okuyuculara bir ders vermeli yada anlatmalı kitap da böceğe dönüşen bir insan ve onun garip ailesi bana göre okuyucuya hiç bir şey vermiyor 15 16 yaş gurubuna bu kitabı okuyun diyen öğretmenin psikolojisinden şüpheliyim

    1. Merve Apaydin
      // Cevapla

      Seher Hanım merhaba,

      Elbette bu sizin bakış açınız ve yorumunuz. Size naçizane önerim, Kafka ve Dönüşüm hakkında biraz daha detaylı bir okuma, araştırma yapmanız üzerine olacaktır. Sanat, edebiyat insanların kendi ihtiyaçları ve içinde yaşadıkları dönemlere daha anlamlı hale gelir. Belki de doğru zamanda okumadınız bu eseri ve o nedenle alt anlamlarını yakalamak açısından farklı bir noktada kaldınız. Bir defa daha belki kendinizi Gregor’un yerine koyarak okumayı denerseniz size daha fazla anlam ifade edebilir.
      Sevgiler

  32. AKSAY
    // Cevapla

    Dönüşüm kitabı kimine göre içinde bulunduğu durumu belirtmiş olsa da, bundan kurtulup insanın kendi için birşeyler yapmasını gerektiğini yoksa bir böcek gibi öleceğinide vurgulamıştır aslında. Bu denli güzel bir kitaptan anlam çıkartamıyorsanız ya zamanında okumamamışsınızdır bu kitabı ya da kaale almadan okumuş olmalısınız. Merve hanım yaptığınız yorum çok güzel. Ben kitabın son 25 sayfasına doğru tamamiyle kitabı yorumlamayı başarabilidim. Başlarda direk konunun ortasından başlar gibi olunca “ne oluyor” demiştim. Sonra yorumladığım şeyi araştırmak istedim ve buraya denk geldim. Ve anladığımı daha güzel ifadelerle yorumladığınız için teşekkür ederim.
    İnsan kesinlikle çevresi için değil kendi için yaşamalı ve bir şeyler koymalı önüne. Bir yorumda okuduğum gibi üretmeli veya kendini üretmeli, hissetmeli, varlığını kendine perçimleyerek başkalarının hayatını yaşamamalı.
    Kitabta son cümlelerinde ailenin kızı için bile ne yapacaklarına karar almışlardı çoktan. Oysa Grete daha kendini yorumlayamamış ne yapacağını düşünmemişti bile. Başkasının seçtiği hayatı yaşamayın, zor biliyorum. Ama hiçbir şey önem kazanamayacak, siz kendiniz için çabalamaz ve karar vermezseniz. İyi konumda da olsanız kötü konumda olsanız dışarıdaki kişilerin sizi etkilemesin izin vermeyin. Kendiniz koyun sınırlarınızı. Gerisini kolay olmasada kulak ardı etmek zorundasınız. Bir böcek olmak isteyorsanız bunu yapmak zorundasınız. Ben hayatımın değişik bir evresindeyim ve kitap okumaya baya bir aradan sonra yeni başladım. 23 Yaşındayım. Hiçbir zaman hiçbir şey için geç değil. Üstünüzdeki küf dolu paltonuzu çıkarıp atın. Karanlığınızdan kurtulun. Gelmek istediğiniz, mutlu hissettiğiniz noktalara gelin.
    Bu kitap ne kadar moral düşürse de olan bu kitaptakiler, anlatılanlar hayatın gerçekleri. Ama bu gerçekleri değiştirmek de yine sizin elinizde. Çok düşünün arkadaşlar, sorgulayın, her şeyi sorgulayın. Ama insanlığınızdan da ödün vermeyin.
    Biraz karmaşık garip yazı yazsam da kafanız karışmamıştır umarım. Ben de değişik bir psikolojinin içinde olarak okudum bu kitabı.
    Bundan önce de Stefan Zweing’in Satranç’ını okuyunca ikisinin harmanında ancak bu kadar oluyor galiba.

  33. AKSAY
    // Cevapla

    Size bir konu anlatmak isterim. Bunun için ulaşabileceğim bir mail adresiniz var mı?

  34. Ozan
    // Cevapla

    “spoiler” ifadesini koymak size hiçbir şey kaybettirmez. Okuyucu sayınızı düşürmez, içeriğinizin kalitesini bozmaz. Aksine okuyucusuna karşı duyarlı yazar imajı verir. Keşke kullansanız.

    1. Merve Apaydin
      // Cevapla

      Merhaba,

      Çağdaş bir klasik olduğuna inandığım için yazının ‘spoiler’ içerdiği bilgisini vermedim. Ancak yorumunuzdan, bunun gerekli olduğunu düşündüğünüzü görüyorum. Yazıyı tekrar değerlendirip, ilgileneceğim. Yorumunuz ve geribildiriminiz için teşekkür ederim.

  35. Mehmet
    // Cevapla

    Öncelikle yazınız için teşekkürler. Kitapta toplumun ailenin çıkarcı oluşunu çok derinden ele almış bu yönden güzel. Ancak konu ne kadar orijinal olsa da mide bulandırıyor. Belki böceklere fobim vardır. Ancak çok daha farklı dokunaklı bir biçimde anlatım daha hoş olurdu. Kitabı az önce okudum ve yazara saygım olmasına rağmen kitabın çok abartıldığını düşünüyorum. Her hangi bir sürpriz yok veya kitapta şaşırdığım tek yer ilk cümle. Bundan sonrası zaten tahmin edeceğiniz şeyler. İnsan böceğe dönüşse zaten herkes tiksinir ve kurtulmaya çalışır. Anlatmak isteğim konu ve vurgu takdirde şayan ancak kurgu çok basit. Hâlâ tiksinti içinde yazıyorum özellikle süpürülüp atılmasına…

    1. Merve Apaydin
      // Cevapla

      Merhaba,
      Yorumunuz için teşekkür ederim. Elbette böceklere karşı hassasiyetiniz varsa okurken tiksinti duymanız ve bunun da okuma pratiğinizi etkilemesi çok olası 🙂

      Dönüşüm adlı eserin yazıldığı tarihin 1912 yayımlanmasının 1915 yılı olduğunu düşündüğümüz zaman yaptığınız bazı eleştirileri sanki günümüz koşullarında yaptığınızı düşünüyorum. Bu metnin ya da herhangi bir metnin edebiyat içindeki yerini değerlendirirken yazıldığı tarihsel, toplumsal hatta kişisel koşulları da değerlendirmek daha geniş bir perspektif verebilir bize diye düşünüyorum. O dönem için çok yeni ve farklı bir metin çünkü Dönüşüm. Nabokov ve Marquez’i etkileyen ve onların övgülerle bahsettiğini de ayrıca belirtmek isterim.
      Size, bugünkü okuma alışkanlıklarımız ya da pek çok yenilik karşısında şaşkınlık yaşatmayan bir hikaye gibi gelmiş olabilir elbette. İzninizle; metni, metnin dönemi ile düşünüp hissetmeyi tavsiye ederim. Belki bu bakış biraz “şaşırmanıza” yardımcı olur 🙂

Merve Apaydin için bir cevap yazın Cevabı iptal et

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir