Bazı zamanlar hayat akıp giderken, ben olduğum noktaya çakılır kalırım. Tüm dünya aynı kaotik gri içinde bilmediğim bir yerlere koşturmaya devam eder. Ben kendi küçük dünyama saklanırım. Lise yıllığında “… ruhu pijamalı kız çocuğu” demişti benim için, ilk kafa karışıklığım gönül sızım, Eylül. Yıllar geçti, yaş aldım, yaşlandım, büyümemek için direndim, kaçtım, her bulduğum kapıya –doğru yanlış demeden- sığındım. Şimdi de kaçıyorum, bugün de. Büyümekten, büyütmekten kaçıyorum. Ruhumda yarıklar açılıyor, girdaplara girip çıkamıyorum. Uçurum kıyısında bir ileri bir geri sallanıyorum. Keşke atmaya cesaretim olsaydı diyorum kendimi ya da bir rüzgar esseydi de ben düşseydim. Her şey bir düş olsaydı ya da.
Tüm karmaşamın içinde kendimi en çok bildiğim,en güvenli hissettiğim iki yere aynı anda bırakıyorum; geçmişe ve kitaplara. Bu zor zamanlarımda saklandığım kitaplarımın kişisel listesidir. Kanamak, kanırtmak, aşık olmak, kaçmak, gitmek, delirmek, sevmek, terk etmek, vaz geçmek, inat etmek, direnmek, ölmek, yas tutmak ve baştan başlamak…
Ne kadar derinse çöküntüm o kadar geriye, masumluğa giderim kitaplarım arasında. Çocukluğa dair ne varsa dökerim önüme. Ve başlarım en baştan kendimi inşa etmeye…
Küçük Prens – Antoni de Saint-Exupéry
Hayata dair tüm sorularının cevabının içinde olduğu kitaplar vardır. İşte Küçük Prens de benim için o kitaplardan. Ne aradığımı bile bilmezken, herhangi bir sayfasını açıp, bana yol göstermesini isterim.
“Zaten yalnız çocuklar ne aradıklarını bilirler,” dedi Küçük Prens.” (Küçük Prens, Antoni de Saint-Exupéry, Can Yayınları, sf. 86)
Küçük Kara Balık – Samed Behrangi
Korkmadan, diğerinin ne dediğini umursamadan dünyayı keşfetme arzusunun peşinden giden Küçük Kara Balık bana zor zamanlarımda güç verir. Çoğumuz başlarının engellemelerinden şikayet edip dururken, o harekete geçip maceraya atılır. İdeallerin uğruna ölmek; pişman olmatan iyidir, der son tahlilde.
“… şunu öğrendim ki balıkların çoğu yaşlanınca ömülerini boşuna geçirdiklerini söyleyip yakınırlar. Sürekli sızlanıp herkesten şikayet ederler. Ben bilmek istiyorum, hayat gerçekten bir avuç yerde durmadan dönüp durmak, sonra da yaşlanıp ölüp gitmek mi yoksa bu dünyada başka türlü de yaşamak mümkün mü?” ( Küçük Kara Balık, Samed Behrangi, Can Çocuk, sf. 13)
Peter Pan ile Wendy – James Matthew Barrie
Geçip giden yıllar insana sadece yaş mı aldırır yoksa yaşlandırır mı? Ya da en kötüsü büyütür mü; içinde hep masum kalmasını istediği çocuğu. Büyümek istemediğim zamanlar, kaçıp sığınırım Peter Pan’ın kollarına. Bilirim ki o büyümemek için en sıcak ve güvenli yer olan annesinin kollarını terk etmiştir. Ve bilirim ki;
“Biri dışında bütün çocuklar büyür, büyüyeceklerini de erkenden öğrenirler.” (Peter Pan, James Matthew Barrie, Can Çocuk, sf. 7)
Bütün Masallar, Bütün Öyküler – Oscar Wilde
Masallar içimi en çok ısıtan, okurken utanmadan ağlayabildiğim, ruhumu temizleyen edebiyat eserleri. Hele Oscar Wilde’ın masalları, hüznün en güzel hali. Vicdan kirleten günlerin sonunda sadece bir masalla bile kirlerinizden arınmayı deneyebilirsiniz.
“ ‘Mi Bella Princesa, komik Cüceniz bir daha asla dans edemeyecek. Yazık oldu, bu çirkinliğiyle Kral’ı bile güldürebilirdi belki.’
‘Peki ama niye bir daha dans edemeycek?’ diye sordu Prenses gülerek.
‘Çünkü kalbi kırıldı’, diye cevap verdi Başmabeynci.” ( Bütün Masallar, Bütün Öyküler, Oscar Wilde, İş Bankası Kültür Yayınları, sf. 93)
Biraz daha büyüyüp de sorularım sorunlarım farklılaştığında sığınıp beni kurtarması için medet umduğum, yol göstermesi için yanıp tutuştuğum kitaplarım da farklılaştı biraz.
Sana Gül Bahçesi Vadetmedim – Joanne Greenberg
Delilik nedir? İnsan nerede aklını yitirmeye başlar? Ve kimdir aslında “normal”? Ne zaman bu sorular benim için bir sorun oldu, işte ben o zaman Deborah ile tanıştım. Başkaydı belki temel sorunumuz ama yaşadıklarımız o kadar benziyordu ki, onun acılarını en az kendi acım kadar hissebiliyordum. Ama bir yandan da biliyordum ki; bu acılar geçmiş! Geçmiş ki, yazar tüm bunları temize çekebilmiş.
“Ben yalan şeyler vadetmem hiç. Kusursuz, günlük gülistanlık bir dünya masalı koca bir yalandır… Üstelik böyle bir dünya çok can sıkıcı olur.” ( Sana Gül Bahçesi Vadetmedim, Joanne Greenberg, Metis Yayınları)
Bazı kitapların sizi kandırmasına izin verirsiniz. Bilirsiniz aslında yoktur içindekiler, didaktiktir hepsi, göz boyamadır… Ama inanmaya ihtiyacınız olduğu anda, “bile bile lades” dersiniz. Simyacı da benim için öyle bir kitaptır. Bırakırım, beni kandırsın. İnsanın kendi “Kişisel Menkıbesi”ne inandırsın. Çünkü bazen inanmak iyi gelir.
“Her şeyi temel bir ruh yönlendiriyor, dedi. Buna simyada Evrenin Ruhu adı verilir. Bütün kalbimizle bir şey istediğimiz zaman, Evrenin Ruhu’na daha yakın oluruz.” (Simyacı, Paulo Coelho, Can Yayınları, sf. 88)
Dönüşüm – Franz Kafka
Bazense umuda ihtiyacım olmaz. Tek istediğim benim gibi hisseden birinin satırları arasında eriyip gitmek olur. En mutsuz, en umutsuz ama en gerçekçi sondur istediğim. Kandırılmak değil, uyandırılmak isterim.
“Gregor Samsa bir sabah bunaltıcı düşlerden uyandığında, kendini yatağında dev bir böceğe dönüşmüş olarak buldu.” (Dönüşüm, Franz Kafka, Can Yayınları, sf.13)
Bazense aşık olurum. Derdim; renklenir, burulur, kelebeklenir ve nihayetinde katmerlenir. Akıl almak, danışmak, “bu acı da geçer mi?” diye sormak gerekir. Ya da ayrılıklar olur, terk edişler, kavuşamayışlar, gidip de dönmemeler hatta ölümler olur. İşte o zamanlarda hep yanımda olurlar;
Cemal Süreya – Sevda Sözleri
“Kim istemez mutlu olmayı
Mutsuzluğa da var mısın?” (Sevda Sözleri, Cemal Süreya, YKY, sf.155)
Orhan Veli – Bütün Şiirleri
AYRILIŞ
“Bakakalırım giden geminin ardından;
Atamam kendimi denize, dünya güzel;
Serde erkeklik var, ağlayamam.” (Bütün Şiirleri, Orhan Veli, YKY, sf. 123)
Büyük Saat – Turgut Uyar
ACIYOR
Mutsuzlukdan söz etmek istiyorum
Dikey ve yatay mutsuzluktan
Mükemmel mutsuzluğundan insansoyunun
Sevgim acıyor
.
Eylül toparlandı gitti işte
Ekim filanda gider bu gidişle
Tarihe gömülen koca koca atlar
Tarihe gömülür o kadar .
(Büyük Saat, Turgut Uyar, YKY, sf. 548)
Yazıcı Bartleby – Herman Melville
Bazen hayata karşı tüm savunma mekanizmalarından, duvarlarımdan, savaşmanın mücadele etmenin yoruculuğunu bir kenara bırakıp “pasif direnişe” geçmek isterim. İşte o zaman Bartleby, bana yol gösterir. Her şey üstünüze geliyor olabilir, yapacak hiç bir şeyiniz olmayabilir ama her zaman – zor da olsa- “tercih etmeme” hakkınız vardır. Her ne kadar bu “tercih etmeme” hakkı sizi hazin bir sona sürüklese de.
“ Duvarın dibinde kadidi çıkmış Bartleby’yi gördüm. Yan yatmış dizlerini karnına çekmiş, başı soğuk taşın üstünde, dertop olmuş. Kıpırtı yoktu” (Yazıcı Bartleby, Herman Melville, İletişim Yayınları, sf. 82)
Görünmez Canavarlar – Chuck Palahniuk
Bazı zamanlarsa kendimi tedavi etmenin yöntemi, isyandan geçer. Kendimi kesip açmam, sonra da kapatıp dikmem gerekir. Bu anlarımda Görünmez Canavarlar’dan bir sayfa açarım. Kendimi yüce kraliçe Brandy Alexander’in soğuk ve sert emirlerine bırakırım.
“Tatlım, bu gibi zamanlarda kendini, bir koltuk veya bir gazete gibi, bir sürü insan tarafından yapılmış ama sonsuza dek sürmeyecek herhangi bir şey olarak düşünmek çok iyi gelebilir.” ( Görünmez Canavarlar, Chuck Palahniuk, Ayrıntı Yayınları)
Bu kitapların hepsi benim zaman zaman sığındığım limanların sadece bir kısmı. Listeyi tamamlamaya gücüm ve vaktim olmadığından devamını belki bir başka zamana borç yazdırıp, bu fazlaca kişisellik içeren yazımı okumayı tamamladığınız için teşekkür ederim. Hayat bazen fazlaca ağırlaşır ama bir yandan da o kadar anlamsızdır ki; “hadi bana eyvallah” deme noktasına gelirim. Henüz o noktaya bir kaç adımım daha var, toplanmam gerek. Bunun için de kitaplarımda kaybolmalı, onlardan merhemler damıtıp kendimi sağaltmalıyım. Görüşmek üzere!
About Merve Apaydin
sadece ne aradığını bulmaya çalışan, "ruhu pijamalı" kız çocuğu.
//
Gerçekten çok güzel bir seçki olmuş içlerinde okuduklarım var okumadıklarım var okumadıklarımı bir an önce okuyasım geldi. Teşekkürler Merve.
//
Çok teşekkürler Ertuğrul. Yorumun benim için çok değerli. Umarım okumadıklarını okuduktan sonra fikirlerini yeniden duyabilirim. Teşekkürler.
Permalink