Yazı sırası bana geldiğinde en çok zorlandığım aşama (başlamak için ilk cümleyi bulmaktan da zor olanı) hangi kitabı yazacağım oluyor. Bir şekilde kitaplar ve okumak hayatımda önemli yere sahip. Kimini akademik öğrenme için, kimini meraktan, kimini de edebî haz için okuyorum ve aralarından seçim yapmak -bazense hatırlamak- güç oluyor.
Bu yazımda seçtiğim kitap; geçen yaz okuduğum ve çok sevdiğim, “Esneyen Boşluk”. Esneyen Boşluk, öyküler, gazete yazıları, oyunlar ve terk edilmiş bir roman adıyla geçen bölümlerden oluşan bir kitap. Everest Yayınları’ndan çıkan kitabın yazarı ise Berkun Oya. Kitabın yazarının adını sona bırakmamın sebebi Berkun Oya’dan biraz bahsetmek istemem.
Birçoğunuz belki adını; oyuncu, senarist, yönetmen ya da yazar olarak duymuşsunuzdur. Çok yönlü bir sanatçı. Adını duymamış olanlarınızın da bir şekilde yaptığı işlere denk gelmiş olma olasılığı yüksek. Yakın zamanda Bayrak adlı oyunundan internet dizisi olarak uyarlanan Masum ile karşımızdaydı. Ben kendisini 2000’lerin başında Krek ile tanıdım. O dönemde benim için oldukça yeni ve bildiğim tiyatro anlayışından epey faklı bir yaklaşımla oynuyorlardı. Oyun bitimlerinde, Yusuf Atılgan’ın Aylak Adam’da sinemadan çıkan seyirci için yazdığı satırlara benzer hisler yaşardım. [1] Kısacası Berkun Oya’yı tiyatro ile tanıdım, sevdim ve takibe aldım. Ama adını duyurmaya başlaması TRT’de yayınlanan “Şapkadan Babam Çıktı” ve CNN Türk’te yayınlanan Defakto olmuştur diye düşünüyorum. Sonrasında oyunlar, gazete yazıları, dizi senaryoları devam etti zaten.
Yazının amacı olan kitaba dönecek olursak, kitap dört bölümden oluşuyor. Kendi adıma favori bir bölümüm var mı diye sorduğumda net bir cevabım yok. Her bölümde altını çizdiğim ya da yanına not aldığım çokça satır var. Sırasıyla bakacak olursak Öyküler kısmında, bazısı Radikal’de yayımlanmış on altı tane öykü bulunmakta. Bu öyküler içinde gönlüme en çok yer eden iki tane var; ikisi de –nedense- içinde aşkı barındırıyor; Kalamar ile Gönül ve Leyla. Kalamar’da geçen “Aşk, ödül değil, bedeldir. Tek kişinin marifetidir ve bedelini tek kişi öder. Sevdikçe çoğalır bedel, çoğaldıkça ağırlaşır kalp ve kalbi ağırlaştıkça, insan hafifler…” aşk tanımı coşkulu aşk tanımlarına karşıt bir tanım olarak ilgimi çekmişti.
Gazete Yazıları bölümü, adından da tahmin edebileceğiniz gibi gazetede yazdığı yazılardan oluşuyor. Bu bölümün benim için güzelliği, daha çok kendimde büyük bir eksik olarak gördüğüm, Melih Cevdet Anday’ı kazandırmış olması. Kitabı okurken Melih Cevdet’i ne kadar az bildiğimi ve şiirleri dışındaki eserlerine ne kadar uzak olduğumu fark edip bu eksikliğimi gidermek için çalışmalara başladım. Tiyatro eserlerini, denemelerini okumaya başladım ve gördüm ki, Berkun Oya da –kendisi de inkâr etmiyor- Melih Cevdet’ten epey etkilenmiş. Bu değerli kazanımın dışında birbiriyle örtüşmüyor gibi görünseler de Gezi Üstüne ve Bu Sefer Yarım Kalmalıyım başlıklı yazıları en çok dikkatimi çekenler oldu. Özellikle ilk yazıda geçen “Siyah cübbeli papazlar, beyaz ceketli bilim adamları, belagat ustası ağlak hocaefendiler, ruhu tesettürlü Kemalist beyefendiler, farkları yok benim için. İnsana ve hayata yukarıdan bakan söylem nereden gelirse gelsin karşıyım”cümlesini, hayata bakış noktasında yakın durduğum bir söylem olarak desteklediğimi de belirtmek istiyorum.
Oyunlar kısmı içinde; Yangın Duası, Bayrak, Güzel Şeyler Bizim Tarafta, Babamın Cesetleri ve içlerinde Hoop Gitti Kafa ile Bomba’nın da olduğu on tane kısa oyun yer almakta. Oyunları izlemiş olmaktan bağımsız olarak metinlerini okumanın çok keyifli olduğunu belirtmek istiyorum. Her ne kadar sahneler gözünüzün önünde canlanıyor olsa da kendi içinizden geçen şekilde seslendirmek ve hayal etmeye çalışarak okumak heyecan veriyor.
Son ve bana göre en leziz kısım olan Terk Edilmiş Bir Roman kısacık haliyle çok şey vadediyor. Bir taraftan “neden devamı yok, acaba bir ara devamını da görür müyüm” derken diğer taraftan “böyle kalsın, her okuduğumda ben ayrı son yazayım” hissiyle doldurdu beni.
Toparlayacak olursak Esneyen Boşluk ilk yazarı ve adıyla beni çekmiş, sonrasında dildeki akıcılık parçalı yapısıyla gönlümde yer edinmiş bir kitap. Bu kitap komple bir roman ya da bütün olsaydı takılacağım, beni rahatsız edecek birkaç yeri olabilirdi; ancak şu an bu konulara girmiyorum. Olur da Terk Edilmiş Bir Roman’a bir sahip çıkan olursa bu rahatsız olma ihtimalimin eleştiri hakkını o zaman kullanırım. Hazır yaza da girmişken, kolay okunacak ama içinizi ısıtacak; hızlı ilerleyecek ama düşündürecek bir kitap arıyorsanız Esneyen Boşluk’u tavsiye ederim.
[1] “Çağımızda geçmiş yüzyılların bilmediği, kısa ömürlü bir yaratık yaşıyor. Sinemadan çıkmış insan. Gördüğü film ona bir şeyler yapmış. Salt çıkarını düşünen kişi değil. İnsanlarla barışık. Onun büyük işler yapacağı umulur. Ama beş-on dakikada ölüyor. Sokak sinemadan çıkmayanlarla dolu; asık yüzleri, kayıtsızlıkları, sinsi yürüyüşleriyle onu aralarına alıyorlar, eritiyorlar.”
About Merve Apaydin
sadece ne aradığını bulmaya çalışan, "ruhu pijamalı" kız çocuğu.