“memnuniyetim artar belki
devam edersem ama şimdi
umudum yok ve yorgunum”
“Ekmek Arası” ile başlayan Charles Bukowski yolculuğuma, “Kahramanın Yokluğu” ile devam etmek istedim. Alkım’da elim yine Bukowski kitaplarına gittiğinde, arka kapak yazısından en çok etkilendiğim bu olduğu için tercih ettim kitabı. Oldukça iddialı, direkt ve aslında ‘gerçek’ti arka kapakta okuduklarım.
“İzahı güç.” |
“Kahramanın Yokluğu” Bukowski’nin ölümünden sonra kitaplaştırılmış deneme ve hikayelerinden oluşuyor. Aşka, tutkuya, şiire, edebiyata ve tabii ki alkole bol miktarda yer var bu kitapta.
Bu deneme ve hikayelerde, Bukowski şiiri ve yazıyı ‘dolaptan tıraş bıçağını aldığımızda onu gırtlağımıza saplamaktansa onunla dikkatlice sakalımızı kesmemizi sağlayan’, aklımızı kaçırmamızı engelleyecek tek şey olarak görüyor ve ancak bu duruma geldiysek yazarlığı bize tavsiye ediyor.
Kira, yemek, iş gibi hiçbir derdi olmayan aptal ördekler gibi olmak istiyor bazen, çünkü çok yorgun; “Sözcükleri sen döşe; ben yorgunum.” diyebilecek kadar yorgun. Bu noktada belki alakasız olacak ama, yorgun olsam da olmasam içimde hep var olan kedi olma isteği güçlü bir şekilde yeniden beliriyor. Ev kedisi ya da sokak kedisi fark etmiyor; seni seven ve besleyen birileri elbet çıkıyor ve onlar sana sadece senin istediğin kadar yaklaşabiliyorlar. İşte bu yüzden sıklıkla kedi olmak isterim ben. Neyse, konumuz şu anda bu değil.
Hiçbir şey istememe mertebesine geldiğim zamanlara denk geldiğinde Bukowski benim için bir yandan tehlikeli bir yandan da ilham verici olabiliyor. Garip bir ortak çizgide yürüdüğümü hissediyorum onunla birlikte “yüreğim kendi midesini kusuyor”. Okurken ben de onun gibi intiharın “düşünen insanın başvurduğu bir yöntem” olduğuna karar veriyorum. Aşk pek çok olabilse de intihar tek oluyor ve bu yüzden Bukowksi intiharı daha asil buluyor. Haklı bence. Ama cesaret istiyor. Hiç doğmamış olmak daha kolay ve tercih edilebilir sanki.
Çok karanlık gibi gözükse de aslında bir yandan da eğlenceli yazılar yer alıyor “Kahramanın Yokluğu”nda. Ama yine de bence Bukowski’ye yeni başlayacaklar için ilk üçte değil de sonlarda okunması daha uygun olacaktır.
Kitaba adını veren “Kahramanın Yokluğu”ndan bir kısımla sonlandırmak istiyorum bu kısa sayılabilecek yazımı:
“Hüzün. Hüzün o kadar büyük ki, başka bir şeye dönüşür – bir bardağa örneğin. Hüzün bir şeydir, delilik başka bir şey. Bu yüzden odana gider, kıçındaki boku siler ve delirmeye karar verirsin.”
Beni tanıyanlara not: Korkmayın, iyiyim. En azından idare edebiliyorum. 🙂
Kitaba adını veren “Kahramanın Yokluğu”ndan bir kısımla sonlandırmak istiyorum bu kısa sayılabilecek yazımı:
“Hüzün. Hüzün o kadar büyük ki, başka bir şeye dönüşür – bir bardağa örneğin. Hüzün bir şeydir, delilik başka bir şey. Bu yüzden odana gider, kıçındaki boku siler ve delirmeye karar verirsin.”
Beni tanıyanlara not: Korkmayın, iyiyim. En azından idare edebiliyorum. 🙂
About Burcu Arslan
Uzun uzun anlatmaya gerek yok sanırım. "Dünya bir düştür."
//
Merhaba,
Bukowski’ye yeni başlayacaklar icin hangi eserlerini önerirsiniz peki?
//
Merhaba,
Baslangic icin “Ekmek Arasi”ni tavsiye edebiliriz. Devaminda da “Factotum” olabilir. “Kaptan Yemege Cikti ve Tayfalar Gemiyi Ele Gecirdi” de mutlaka okunmali.
İyi okumalar
Permalink
Permalink