Çok satanlar reyonunu çoğunlukla es geçen bir okuyucu olarak bazen önemli şeyleri kaçırdığımın farkındayım. Ancak bazı şeyler algı alanımıza gireceklerse bir yolunu buluyorlar şüphesiz. Her şey bir dost meclisindeki sohbet ile başladı. Azra Kohen isimli bir yazarın Fi-Çi-Pi isimlerinden oluşan üçlemesi uzun süredir ortalığı kavuruyordu ve o sırada Fi’yi okuyan arkadaşım hararetle kitapları tavsiye etti. Bundan sonraki süreçte –algıda seçiciliğin de etkisiyle- her yerde kitabı görmeye başladım. Çok satanlar listesi, yorumlar, sosyal medya paylaşımları ve mahallede normalde kitap satmayan kırtasiye ve daha farklı mecralarda kitap ya da kitaptan alıntılar vardı. Açıkcası kitaplar iyice dikkatimi çekmişti ve okumaya karar verdim. Bu noktada kitapları okumam sırasındaki komik deneyimi sona bırakıyor ve eserlerden bahsetmek istiyorum. Şüphesiz ki yazıyı sonuna kadar okuyanlar, yüzleri gülümseten bir hikaye ile karşılacaklardır.
Zenginliğin ve her şeye sahip olmanın içinde mutsuz, hırslarıyla yıpranmış insanlar. Azra Kohen’in Fi Çi Pi kitaplarından oluşan serisinde günümüz beyaz yakalısına da oldukça fazla referans var. Bu anlamda bazı noktalarda “etrafımızdaki şu insana ne kadar benziyor” demeden geçemiyorsunuz. Ana karakterleri nasıl yapsam da anlatsam diye düşünürken siz sevgili okuyucu için hiçbir emekten kaçınmadım ve bunu aşağıdaki grafiğe dökeyim dedim. Keza bu kitaplarda da Aşk-ı Memnu tadında bir ilişkiler ağı mevcut. Grafikten sonra anlatıma başlayayım.
Can’ın Duru’yu görmesi ve Deniz ile yaşadıkları yan evlerine taşınması ile ana hikaye başlıyor. Bu aşk, tutku, ihtiras üçgeni kitabın ana çatısı diyebiliriz. Bu ilişki ağı zamanla dönüşüyor ve kişilerin geldikleri farklı yerleri ve kimliklerini dönüştürme sürecini takip ediyoruz kitap boyunca. Açıkcası kitabın ana eksenine oturtulmasına rağmen en az ilgimi çeken ilişki ağı bu oldu ve özellikle de ikinci kitabın bazı bölümlerinde konunun çok uzatıldığını düşündüm. Kitap hakkında bilgi vermeden nasıl anlatılır bilemedim ama aralarındaki ilişkilerden daha ziyade sonrasında yaşadıkları kişisel aydınlanma süreci daha sürükleyiciydi. Özellikle de Deniz’in üstün yeteneği ile sanatı ve gençleri yönlendirmesi ve yeni bir enerji yaratması. Bu aydınlanma sürecinin en önemli karakterlerinden biri de Bilge idi. Can’ın yanında asistanlık yapmaya başlayan Bilge, sonrasında geldiği nokta ile en büyük dönüşümlerden birine sebep olan insan olarak önplanda. Ada ve Göksel de bu sürece aşk bağı ile bağlılar ancak bu aşkları onları yıkıcı bir noktaya taşıyor.
Karakterlerle beraber sistem eleştirisi de yapılıyor seride. Bunu en iyi Özge’nin kısmında görüyoruz. Magazincilikten kimseden korkmaz, doğruları göstermek isteyen bir gazeteci ve sonrasında da siyasetçi konumuna gelmesi sürecinde Sadık Murat Kolhan ile yaşadıkları şu anda basın ve siyaset arasındaki yumağa ciddi bir ayna tutuyor. Sanırım en ilgiyle okuduğum kısımlar bu kısımlar oldu.
Serinin üç kitabının da kitapların içeriğiyle bağlantılı isimleri var. İlk kitaba ismini veren Fi sayısı, kusursuz güzelliğe atfedilen altın oran simgesi. Özellikle Duru’nun güzelliği ve Can’ın ateşe giden pervane misali bu güzelliğin etrafında dönmesine gönderme diyebiliriz. Çi, çin felsefesinde enerji, yaşam gücü, nefes olarak adlandırılıyor, bu tabirle de paralel ikinci kitapta hızlı bir devinim söz konusu. Daire alan ve çevre ölçümlenmesinde kullanılan Pi ise hikayenin başladığı ve bittiği noktaya referans veriyor.
Seri ile ilgili genel bir fikir vermek gerekirse genel olarak akıcı, bazı noktalarda da zihin açıcı bir okuma deneyimi sunduğunu söyleyebilirim. Ancak esas aydınlanma sürecinin anlatıldığı üçüncü kitap çok zayıf kalmış. En basit olayları bile ayrıntısıyla anlatan yazar, son kitaptaki kurtuluşa dair teorisini ve karakterlerin bu anlamda yaşadıklarını daha detaylandırmalı bana göre. Yazarın kendi hayatında da yapmak istediğini söylediği sürdürülebilir yaşam alanı fikri daha iyi açıklanmayı hakkediyor. Bazı noktalarda da ciddi bir empoze var, bazı fikirler tek doğru olarak aşılanmaya çalışılıyor gibi. Kitapları okurken bazen mottolar listesi okuyorum gibi geldi. İçeriğe ek olarak bir eleştiri daha yapmak isterim. Kitap kapakları gerçekten kötü ve insanda üçüncü sınıf aksiyon senaryosu izlenimi yaratıyor. Bence değiştirilmesi yerinde olur.
Kitaptan dikkat çekici bir alıntı ile yorumumu tamamlamak isterim. “Onca varlıklarına, servetlerine, huzurlarına rağmen diğerleriyle yarışırcasına şekle yapışmamayı başaranlar nihayet beşinci basamağa, kendini gerçekleştirmeye varırlar. Kendini gerçekleştirmek… Peki bu ne demek? Ben niye buradayım demek. Özümde neyim demek. Beni diğerlerinden ayıran en temel şey ne demek. ‘Şeklim ne?’ değil, ‘İçimdeki bu ses ne?’, ‘İçeriğim ne?’ demek. Böylece kendi ilkelliğinden arınmış hakiki insan doğar. hakiki insan burada belki daha bebektir ama en azından kendini bilir. ‘Transcendence’ diyorlar buna. ruhun tekâmülü, evrim. Ve işte bu evrim olmadan yani her bir birey kendini gerçekleştirmeye odaklanmadan demokrasi var olamaz. Bir diğerinin açlıkla savaştığı bir sistemde siz transcendence’e ulaşamazsınız. Kişinin kendini gerçekleştirebilmesi için ait olduğu toplumdan çok farklı olmaması gerek, yoksa, yüzleştiği şeyler yükselmesine değil kendini öldürmesine neden olacaktır. Demokrasi mi kendini gerçekleştirmekten, kendini gerçekleştirmek mi demokrasiden?… İnsanlığın kısırdöngüsüdür bu.’’
Kitaplarla ilgili yorumlardan sonra gelelim söz verdiğimiz gibi küçük anekdota. Kitapları bana öneren arkadaşımla kitapları bitirdikten sonra üzerlerine konuşmak için sözleştik. Ancak ben o kadar hızlı gitmişim ki kendisinden sonra başlamama rağmen ben üç kitabı da bitirdiğimde kendisi ikinci kitaba yeni geçmişti. “Hadi ben bitirdim, ne zaman konuşuyoruz?” dediğimdeki yüz ifadesini ve “nasıl yani bitirdim? Ne demek bitirdim?” deyişini hiç unutmayacağım.
PS: Büyük kabusuma kitapları okumama vesile olduğu için teşekkür ediyorum.
Twitter •
//
seriyi okumuş biri olarak şunları söyleyebilirim abartılı ve yersiz bir cinsellik.2) olaylar 3. şahsın ağzından yüzeysel bir ifadeyle anlatılmış..3)karekterler oturmamış..insana gerçekçi gelmiyor..4) ifade ve anlatım bozuklukları had safhada..5)düşünün ki kitabın ana karakteri bir pskolog ve ülkenin en güçlü insanlarından biri… yani türkiye’de böyle bir şey hayal bile olamaz..6) psikolog kendisine danışanlardan hasta diye söz ediyor ve ilaç yazıyor bu da külli yanlış.. 7)yazar pskolog değil iletişim fak. mezunu..sonradan master yapmış yurt dışında ama kendisini psikolog olarak tanıyıyor bunu da doğru bulmadım hiç. 8)Yazar farkında olarak ya da olmayarak kitabın gizli öznesi olmuş ve bence kendisi de ‘İyi Can Manay’ olmaya soyunmakta..
//
Hasan ozpinar beye katiliyorum kitaba baslarken begendim ama kitap bitince beynim agridi resmen aslinda hikaye guzel baslamis ama cooom kopuk can manay adli kisiyi yersiz abartili sekilde pi de yerden yere vuruyor bir insan akil hastanesine yatipta tekrar cikiyorsa ve bu sahte kimlikle oluyorsa biri hastneye digeri hapse yani cikartan doktoru annesimi artik cozum bile saglanamadi hem ruhsal saglihi bozuk biri gibi gekmedi gayet normal bazi cevrelerin yasantisi var kiside hamile esine dondukten sonra duzeltmis ufak tefek belirsizkikleri sonu gayet guzel bitmeliydi anlamsiz sekilde hastaneye yatiriliyor ne sacma elle tutulur yani bile yok bir millet vekili yada baskan hangi hakla hastanede ki bir hastaya burdan cikamassin diye hitap edilebilir ki zaten bu bir suctur anlamadigim hasta ise niye tam belirtememis yazar ve. Ulkenin en akilli em zengin bir insani olabilimis hem doktor hem ogretin gorevlisi hemde tv programcisi olabilir yok.saglikli ise olum cezasi var tek cicegi oldurmus kadin zaten adami egosu icin yanindaymis duruda oyle canin hapse girip cezasi bitince cikmasi gerek ti olaylar cok abartiki yersiz asagilama var yazarda zaten psikolog degil gercek doktor hastasini tedavi ediyor yola getiriyor. Son zamanlardaki diziler gibi beyin yorucu
//
bence ayn rand özentisi yazarın üçlemesi
Üçlemede hem ayn rand ın kitabının gizlice reklamını yapmış hem de romandaki karakterleri ayn rand ın roman kahramanlarına benzetmiş.
ayn rand rus asıllı amerikan vatandaşı
Yahudi tıpkı azra kohen gibi
yanlış düşünceleri jan janlı doğrulara sarmalayarak piyasaya salmış
onu okumak boşuna para ve zaman kaybetmekten başka bir şey değil
gençleri zehirlemesi de cabası
//
Benim bir sorum var:kitapların okuma sırasını yazarmısınız fi çi pi sırasıyla ???
//
Aslında yorumları çok saçma buldum. Can manay etramızdaki maskesiyle gezen iki yüzlü insanları temsil ediyor .Uzun süre kimliğini gizleyebiliyor. Ancak belli bir süreden sonra sınırları aşan biri haline geliyor. Ve kitaptaki diğer karakterler onu bir yerde durduruyor.Ben en çok Bilge yi sevdim. Çünkü benim de otizm hastası bir kardeşim var ve Bilge bana çok umut veren bir karakter oldu. Ellerine sağlık AZRA KOHEN bütün kitaplarına ve sana hayranım