Daha önceki paylaşımlarımızda çocuk edebiyatına dair sizden gelen önerileri paylaşmıştık. Bu konu sadece okuyucu paylaşımlarıyla sınırlı kalmasın istedik ve ülkemiz çocuk edebiyatının sevilen isimlerinden Zeynep Alpaslan ile bir söyleşi gerçekleştirdik. Tabii ki sohbetimiz çocuk kitaplarıyla sınırlı kalmadı. Yetişkin kitaplarını ve çizgi bant projesi Mini Melankolikler’den de bahsettik. Bu ilham verici sohbetimizi keyifle okumanızı dileriz.
Zeynep yazar olma sürecin nasıl başladı? Yazmaya çocuk kitapları ile mi başladın?
Yazar olmak çocukluk hayalimdi, yazmayı öğrendiğimden beri yazıyordum, öncesinde de kardeşime hikâyeler uydururdum. Çocukken kendi küçük köşemde, Doğan Kardeş, Kırmızı Fare gibi dergileri okurdum. Casper’ı çok severdim. Kendi hikâyelerimi yazıp resimlerdim. Sanırım bu çizgi romanları okuya okuya kendime ait bir dil geliştirdim.
Ben de onu merak ediyordum. Çocuk edebiyatı gibi değil eserlerin. Ben okuduğumda büyüklere kısa öyküler gibi…
Bence iyi bir çocuk kitabı hem büyüklere hem küçüklere hitap etmeli. Mesela Alice Harikalar Diyarı’nda ne kadar çocuk kitabı ne kadar yetişkin kitabı tartışılır. Peter Pan aynı şekilde. Tekrar tekrar döndüğüm kitaplar bunlar. Ben her yazdığımın hem büyüklere hem küçüklere bir şey söylemesine çalışıyorum.
Tokyo’dan bahsedelim biraz.
Tokyo ilk çocuk romanım, en otobiyografiye yakın kitaplarımdan biri. Bu kitapla benim kedi sahibi olarak yaşadığım deneyimleri, yalnız yaşamaya başladığımdaki derin yalnızlık duygusunu aktarmaya çalıştım. Çocuklar da bunu anlıyor. Nisan hanım benim aslında, benim hikâyem. Tokyo da benim kedim Pogo.
Çizimler nasıl ilerliyor?
Ben sadece yazıyorum, çizer de sadece çiziyor. Kimse kimseye karışmıyor. Tokyo’yu İranlı sanatçı Vaghar Aghaei resimledi. Çok farklı renkli bir dünyası var ve kitaba çok şey kattığını düşünüyorum. Diğer bütün çizerlerle ilgili de çok şanslı hissediyorum. Hep çok iyi çizerlerle çalıştım. Çizimler metni birebir yansıtmaktan ziyade metni bir adım ileri taşıyor diye düşünüyorum.
Bay Gri’nin İzinde çizimleri daha karanlık bir atmosferde. Bay Gri ile birine ithafta mı bulunuyorsun?
Bay Gri benim için Can Yücel. Ara Güler, Freud gibi gri sakallı büyük adamları sembolize ediyor. Sadece erkekleri de değil, Virginia Woolf gibi büyük isimleri de sayabilirim mesela. Her çocuğun bir Bay Grisi var, benimki Andersen’di çocukken. Bugün yazdığım birçok şey halen Karlar Kraliçesinin etkisiyle yazılmıştır.
Bay Gri’nin İzinde’de sahte mürekkebi veren figür de oldukça önemli değil mi?
Bazen özgüvenin sahtesine de olsa ihtiyacımız var. Kitap; yazar olmanın bir püf noktası olmadığını, önemli olanın çok çalışmak olduğunu söylüyor aslında. Çok yazmak ve çok okumak önemli. Herkesin kendi ritüeli var. Mesela ben sabahları yoğun şekilde yazıyorum. Sonra müzik dinliyorum. Ya da resim bakıyorum, yürüyorum.
Timsahlar Dans Etmez’deki Pita’dan bahsedelim biraz da. Çok farklı bir karakter. Nasıl ortaya çıktı?
Annem ben küçükken haftada iki kez beni AKM’deki gösterilere götürürdü ve bunlardan biri mutlaka bale olurdu. Pita da su balesi yapan bir timsah. Bale sevgimi su balesine uyarladım. Pita farklılığımızı temsil eden bir karakter. Dışlanmanıza sebep olan fiziksel ya da ruhsal özellikleri yansıttığı için çocuklara çok şey söyleyeceğini düşünüyorum. “Farklı olmak sorun değil” diyor.
Uykusu Kaçan Kral da diğer okuduğum çocuk kitabın. Diğerleri büyüklere de hitap ederken bu kitabın daha küçüklere hitap ediyor sanırım.
Okul öncesi çocuklar için bir kitap. Özür dileme ve teşekkür etme eksikliğimiz var toplum olarak. Bu kitapta, özür dilemeyi öğrenmelerini amaçladım, ama gülüp eğlenerek. Okul öncesi edebiyatın en büyük sorumluluklarından biri çocuğu eğlendirmesi aslında. Kitabı okurken eğlenirse daha çok kitap okumak isteyecektir. O yüzden bu kitapta daha kafiyeli, şiirsel bir dil kullandım.
Diğer kitaplarından da bahsedelim.
Kötü şiirle büyüdük, şiirden uzak kalmış durumdayız. Ben Vanilya Kışı’ndaki basit, üç satırlık haikuların, sade doğa şiirlerinin çocuklara şiiri sevdireceğine çok inanıyorum. Bana da haiku yazmak çok iyi geldi. Bir tür terapi gibi…
Sinema okuduğun için eserlerinle ilgili sinematografik ya da video temelli bir şeyler yapmak istiyor musun?
Senaristliğin bana çok faydası olduğu düşünüyorum, bana görsel düşünmeyi öğretti. Belirli sahneleri kurarken film gibi olsun istediğim için film gibi yazıyorum. Bu edebi yönü yok demek değil. Görselliğin çok güçlü olmasına dikkat ediyorum yalnızca ve hikâye film gibi aksın istiyorum. Tokyo ve Tavuk Prenses uzun metraj filmi olabilecek kitaplar. Anime seven biri olarak animasyon yapılsın da çok isterim.
Gelecek projelerin neler?
Çizer Gökçe Yavaş’la Mozaik Pasta diye bir öykü kitabım çıkıyor. Şu an ikinci çocuk romanımı yazıyorum. Bayağı heyecanlıyım. Bunun dışında yeni şiir kitabı projeleri ve başka sürprizler de var.
Hangi yazarları okuyorsun?
Çok okuyan biriyim. Tekrar tekrar dönüp baktıklarımı sayayım sadece. Başucu yazarlarım Anais Nin, Sylvia Plath, Henry James, Virginia Woolf, Ray Bradbury, Jeanette Winterson ve Jane Austen.
Kimlerden ilham alıyorsun?
Anais Nin’den ne kadar ilham alıyorsam Pj Harvey’den de o kadar ilham alıyorum. Kurt Vile, Marissa Nadler, Nick Cave, Lou Reed, Leonard Cohen gibi isimler bana yazma sürecimde kılavuzluk ediyor.. Resimde de Monet, Van Gogh gibi isimler ilham veriyor bana.
Yeni projelere nasıl başlıyorsun? Karakter ve konuyu seçerek mi?
Aklıma her seferinde ve öncelikle bir görüntü gelir. Hikâye ne olursa olsun, bu görüntünün üzerine inşa ederim onu. Mesela Karanlık Çiçek isimli romanımda Pj Harvey’in White Chalk albümünü dinlerken yerde beyaz elbisesiyle yatan hamile bir kızın etrafında dolaşan bir horoz görmüştüm. Ve buradan yola çıkarak gotik bir roman yazmaya başladım.
Kendini ne yazıp yazmaman gerektiğine dair kısıtlıyor musun?
Tabii ki çocukları gözeterek yazıyorum. Çocuk edebiyatında belli kelimeleri kullanmamamız gerekiyor. Dr. Seuss’un bir lafı var: ” Çocuklar için yazmak kasaplıktır.” Cümleleri kırpıyoruz örneğin. Her türlü kurgu içinde kırpma eylemini barındırdığı için sansürdür aslında. Buna özen göstermek diyelim. Bazı şeyleri üstü kapalı, ima yoluyla anlatmayı seviyorum. Kısa ve basit yazmaya çalışıyorum ki bu da daha zor aslında. Bunu da Murakami’den öğrendim.
Yetişkinler için yazdığın Pagoda’dan da bahsetmek isterim kısaca. Çok farklı bir dili var. Okurken kendimi ortaokulda okuyormuşum gibi hissettim ve çok etkilendim. İçerik olarak çok iyi ve daha fazla insana ulaşması gerektiğini düşünüyorum. Neler söylemek istersin bu kitabın hakkında?
Çocuk kitaplarım gibi geniş bir kitleye ulaşmadı ama kemik bir kitlesi var Pagoda’nın da. İlk bölümde 90’lı yıllarda bir genç kız olmanın nasıl bir şey olduğunu anlattım. Kendi ergenlik deneyimlerimden yola çıktım. Bazı duygular ergenliğe özgü ve daha sonrasında ne kadar peşinden koşsak da onları yakalayamıyoruz. Pagoda ev, yuva kavramlarını sorgulayan bir kitap. Başkalarına muhtaç bir genç kızın bağımsız bir kadına dönüşmesini anlatıyor. Bu anlamda feminist bir metin. Kendi kendinin şövalyesi olmak ve bedeniyle barışmak gibi meseleleri var. Görsel yanı güçlü bir roman. Okuyucunun bir rüya içinde süzülüyormuş gibi hissetmesini amaçlamıştım yazarken de.
Mini Melankolikler’den bahsetmeden olmaz. Seninle ile tekrar diyaloga geçmemiz onlar sayesinde oldu. Bu çizgi kahramanlarına bayılıyorum. Bu proje nasıl başladı? Buradan da bir animasyon çıkabilir belki.
2017 Nisan ayında bir hayalet çizdim ve onu küçük konuşma balonları ile konuşturdum. Ben ezelden beri kendi bant çizgi karakterlerimi yazıp çizmek istiyordum. Baktım sonra başka karakterler de çıkmaya başladı. Eski günlüklerimi karıştırmaya başladım. Notlarımda çok melankolik şeyler yazmışım zamanında, bunları ortaya çıkarttım. Bunları minik sevimli karakterlere söyletmek bana terapi gibi geldi. Instagram’da her gün yayınlıyorum. Kemik bir kitlesi var ve çok severek çiziyorum. Bunlardan bir animasyon olsun çok isterim. Ama her şeyi kendim elde çiziyorum. Şimdilik daha mütevazi bir şekilde ilerliyor. Belki de güzel yapan şey de bu.
Zeynep Alpaslan’ın kitaplarının bilgilerine websitesinden ulaşabilirsiniz. Mini Melankolikler Instagram hesabını takip etmeyi de unutmayın!
Sizleri kıskandıracağım ama Mini Melankolikler’in ilk çalışmalarından birisi artık bende 🙂
About Gozde Benzet
Twitter •