Marslı‘yı, Goodreads okurları tarafından 2014’ün en iyi bilim-kurgu romanı seçildikten sonra yapılan tanıtımlarda duydum. Kitapla ilgili beklentilerim başlangıçta düşüktü ancak kapağın çekiciliğine dayanamayarak kitabı aldım ve okumaya başladım. İthaki Yayınları’ndan okuduğum diğer kitaplardaki çeviriler nedeniyle yaşadığım hazin mutsuzluk bu kitapla ilgili beni endişelendirse de neyse ki çeviri konusunda korktuğum başıma gelmedi.
Kitabın konusunu kısaca özetlersek Robinson Crusoe’ un Mars’ta geçen bir versiyonu gibi. Mark Watney hem botanist hem de makine mühendisi bir astronot. Bir ekiple beraber Mars’a bir görev için gidiyorlar. Ancak çıkan bir kaza nedeniyle ekibi Mark’ı öldü zannedip orada bırakmak zorunda kalıyor. Kitap Mark’ın ağzından bir seyir defteri misali gün gün yaşadıklarını anlatıyor. Dünya ile hiçbir iletişim imkânı olmaksızın Mars’ta sınırlı kaynaklarla yaşama mücadelesini bilimsel, gerçekçi ve sürükleyici bir dille anlatıyor. Zaten kitabı bu kadar öne çıkaran nokta da bu. Olayın Mars’ta geçmesinin çekiciliği yanında yaratıcı ve zekice hayatta kalma yollarını okumak insanda merak uyandırıyor. Arada Dünya’da-NASA’da geçen kısımlar bile olsa düşünüldüğünde tek bir kişinin ağzından onca bilimsel olayı kendini okutmayı başaran akıcı bir şekilde yazmak yazarın kuvvetli yönünü oluşturuyor. Ancak bu alana ilgi duymayan biri için edebi anlamda herhangi bir getirisi olmayan hızlı tüketim ürünü bir kitap. Bu nedenle sizlerle paylaşmak konusunda şüphelerim vardı. Sonra kitabı ileride mutlaka duyacağınızı düşünerek bu yazıyı yazmaya karar verdim. Yazar oradaki hayatta kalma tekniklerine o kadar yoğunlaşmış ki karakterin gelişimi ikinci planda kalmış. Her şeyden bir çözüm üreten ve asla yılmayan karakter bir noktadan sonra karikatürleşiyor. Ama dediğim gibi eğer bu alanla ilgiliyseniz ve boş zamanınızı geçireceğiniz sürekleyici bir kitap arıyorsanız, kesinlikle kaçırmayın. Özellikle uzun yolculuklarda okumalık bir kitap. Ayrıca geçtiğimiz aylarda vizyonlarda yer alan Gravity ile başlayıp ardından oldukça ses getiren Interstellar filmi ile devam eden uzayı yeniden keşfetme furyası edebiyatta da kendini gösteriyor.

Kitabı bir yana bırakırsak, şu yaşadığımız çağın ve teknolojinin getirdiği olanakları bana hatırlatan yazarla ilgili bir anekdot anlatmak istiyorum: Yazar Andy Weir aslen bilgisayar mühendisi, 15 yaşından beri bu alanda çalışmakla beraber bilim kurgu alanına da ilgili biri. İlk olarak 20’li yaşlarında Yumurta adlı bir öykü yazıp internette ücretsiz yayınlıyor. Oldukça ilgi gören öykü Youtube’da tek kişilik oyunlara uyarlanıyor. Weir ardından takma isimle bir yayın daha çıkardıktan sonra Marslı üzerine çalışmaya başlıyor. Çoğunlukla NASA’nın sitesinden ve Google araması ile internette bulduğu bilimsel makalelerden oluşan kaynaklardan yararlanarak kitabın bilimsel altyapısını oluşturuyor. Ayrıca kitabın 3 yıl süren hazırlık aşamasında kitaptaki olaylar için gerekli olan matematiksel, kimyasal ve biyolojik hesapları yapıp hatta yazılımını bile oluşturuyor. İlk öyküsünde olduğu gibi bunu da ilk olarak internette parça parça yayınlıyor. Sonra okurların Kindle’da okuma talebi üzerine kitabın tamamını Amazon Kindle’a 99 cent’lik bir ücret ile yüklüyor. Kısa zamanda Amazon’da bilim kurgu alanında liste başı oluyor. Hemen akabinde yayıncılar iletişime geçiyor ve kitap basılıyor. Tabii ki Andy Weir işini bırakıp sadece yazarlık üzerine yoğunlaşıyor. Ayrıca Ridley Scott filme uyarlamak için kitabın haklarını satın alıyor. Başrolde Matt Damon’ın oynayacağı film şu an çekim aşamasında. Bir vizyon filmi olacağından büyük ihtimalle film gösterime girdiğinde kitabı daha çok duyacağız.
Marslı, okuyucuların yayıncıları yönlendirdiği bir ilişkiyi ve internetin sunduğu imkânların geldiği noktayı görmek açısından beni düşündüren bir kitap oldu. Gelecekte edebiyat, teknolojinin ve toplumun geldiği bu nokta nedeniyle nasıl şekillenecek ? Özellikle çok küçük yaşlarda teknoloji ile aşırı derecede haşır neşir olan bir nesil nasıl bir edebiyat üretecek? Okuyucu ile yazar arasındaki ilişkide, aradaki aktörleri teknoloji ile aştığımız gerçeğini söylemek için erken değil galiba. Yazmak için ilham arayan bohem hayatlı yazarların ardından karşımıza çıkan bilimsel ve teknolojik kaynaklara sahip beyaz yakalı yazarlar edebiyat dünyasında yeni gelişmelere neden oluyor. Sanırım bunun biz okuyucuların alışkanlıklarını nasıl etkileyeceğini yaşayarak göreceğiz. O zamana kadar kitap okumaya devam!