Beğenmeyen Okumasın olarak artık gelenekselleştirdiğimiz yazar buluşmalarımız kapsamında bu kez Mehmet Berk Yaltırık’ı konuk ettik. Yazarımıza özel olarak bir kez daha teşekkür etmek istiyoruz, zira kendisi bizim için kalkıp Edirne’den geldi.
Dakikalar geçtikçe konuklarımızın sayısı arttı ve hep birlikte Yedikuleli Mansur’u konuşmaya başladık. Mehmet Berk Yaltırık hem bir yazar hem de bir tarihçi olduğu için bizlere önce “kabadayı” kavramının yüzyıllar boyu geçirdiği evrimi anlattı. Örneğin, Osmanlı İmparatorluğu’nda kabadayılık kavramının önce Kapıkulu sonra da Yeniçeri Ocağı ile yakın ilişkisini hatta nasıl iç içe geçtiğini öğrendik. Hatta 1648 yılında şehrin ortasında gerçekleşen Yeniçeri Meydan Muharebesi’ne hep birlikte gülümsedik. Bugün çoğunluğun dizilerden çokça bildiği bir kavram olan “racon” kelimesinin nasıl ortaya çıktığını da yine bu buluşma sırasında anladık. Kısacası 1950’lerde dünyada yaşanan değişimlerle beraber “organize suç örgütleri”ne dönüşen kabadayılığın yaklaşık 500 senelik tarihini birkaç saatlik buluşmamızda inceledik. Aslında Yedikuleli Mansur bir tarafa buluşmanın ilk yarısında hepimiz birer öğrenci gibi notlarımızı tutuyorduk…
Hâl böyle olunca Yaltırık’a yöneltilen sorulardan bir tanesi, yazarlıkla tarihçiliği nasıl harmanladığı üzerine oldu… Yazarımız aslında kurgu tarih yazmanın kendi içinde çatışmalarla dolu, yani zor olduğunu söyledi. Yedikuleli Mansur’u yazarken de nihayetinde kurgu olan eserini bir taraftan belgelere dayalı bir tarih kitabıymışçasına yazmamaya çalıştığını ama diğer taraftan da tarihsel olarak yanlış yapmamak için çok çaba sarf ettiğini belirtti. Zaten konusunun çıkış noktalarından bir tanesinin arşiv materyali olduğunu da ekledi.
Okurlarımızdan birkaçı Yedikuleli Mansur’un devamı olup olmayacağını sorguladığında yazar, başlangıçta kitabı bir seri olarak planlamadığını ancak ilginç bir şekilde herkesin bu soruyu sorduğunu belirtti. Hatta Mehmet Berk Yaltırık okurdan gelen bu baskı sonucunda bir devam taslağı da oluşturmuş fakat bunun için yine de 3-5 sene beklemek zorundaymışız. Bu bekleyişi sorguladığımızda şu an başka projelerinin olduğu müjdesini de vermiş bulundu! Hatta bizden duymuş olmayın ama bu projede korku ögeleri ve zaman geçişleri de varmış.
En çok ne türde kitaplar okuyorsunuz diye sorduğumuzda Mehmet Berk Yaltırık, tarih, korku ve fantastik kurguları okumaktan hoşlandığını söyledi. Özellikle yerli korku yazınında Murat Başhekim ve Erkut Deral’ı çok sevdiğini belirten yazar, Deral’ın Gece Gelini için “beni yerli korkuya yönelten kitaplardan biridir” dedi.
Tarihsel dekorda fantastik ögeleri tercih eden yazar, atmosfer yazmayı sevdiğinin de yine altını çizdi. Balkan ve Anadolu coğrafyasında batıl inancın epeyce yüksek olduğunu belirten Yaltırık, ücra köy forumlarına sık sık girip orada yazanları okuyor ve o yazılar üzerinden fikirler de oluşturuyormuş. Bu şekilde batıl inanç ve korkuyu harmanlama gibi düşüncelere de sahip olmuş.
Sohbetimizin sonlarına doğru yazarlık ile ilgili de konuşan Mehmet Berk Yaltırık, yazarın hikâyesini içselleştirmesi gerektiğini, aksi takdirde okuyucunun kitaptaki samimiyetsizliği hemen anladığını söyleyerek, “okuyucuya saygı” mesajını da vermeyi unutmadı.
Yirminin üzerinde katılımcıya ulaştığımız bu keyifli buluşma için emeği geçen herkese yeniden teşekkür ediyor, gelecek buluşmalarda görüşmek üzere diyoruz…
About begokuadmin
Sınır tanımayan okurların buluşma noktası