Herkesin hayatında kilit bir yazar, roman ve roman kahramanı vardır. Benim için de bu Jose Mauro de Vasconcelos’un Şeker Portakalı adlı romanı ve küçük kahramanım Zeze’ydi. Ortaokul hazırlık yıllarında okuduğum bu roman beni öylesine etkilemişti ki romanı bitirdikten hemen sonra Zeze’min hikayelerine devam etme isteği bende uyanmıştı ve bir çırpıda küçük kahramanımın diğer hikayeleri olan Güneşi Uyandıralım ve Deli Fişek’i okuyuvermiştim. Aslında Şeker Portakalı’nda beni etkileyen tek şey küçük kahramanım Zeze’ye duyduğum empati değildi. Brezilyalı yazar Vasconcelos’un anlatım dili de beni bir o kadar etkilemişti. Öyle ki bu romanları okuduktan hemen sonra yazarın diğer önemli romanları olan Yaban Muzu, Kayığım Rosinha, Kardeşim Rüzgar Kardeşim Deniz gibi romanlarını da okuyuvermiştim. Arkadaşlarım bana Şeker Portakalı’nın yasaklı kitaplar arasında olduğunu söyleyince çok şaşırmış ve bir o kadar da üzülmüştüm. Öyle ya benim küçük Zeze’min kime ne gibi bir zararı olabilirdi? Anlamakta güçlük çekiyordum doğrusu. Ama bu haber içimde birden ortaokul yıllarımın küçük kahramanı Zeze’mi yeniden okuma isteği uyandırmıştı.
Yakın zamanlarda Şeker Portakalı’nı yeniden okuduktan sonra hikayenin akıcılığı, yazarın anlatım dilindeki şiirsellik, benzetmelerdeki başarı ve Zeze’nin çarpıcı hayat hikayesinin yanı sıra romandaki çok önemli bir alt metin de birden dikkatimi çekti. Bu belki de ortaokul yıllarımda okurken çok da dikkatimi çekmeyen birşeydi ama belki de farkında olmadan da benim ilgi alanlarımı etkilemişti. Öyle ki romanın çok önemli bir yapısal soruna belki de değme siyaset bilimi kitabı ya da makalesinden çok daha büyük bir başarıyla dikkat çektiğini farkettim: Fakir bir ailede çocuk olmak, fakirlik ve çocukluk ve bu yapısal sorunun çocuklar üzerinde yarattığı etkiler…. Zeze’nin roman boyunca sarfettiği bazı sözler o kadar etkileyiciydi ki bu sorunsalı bu kadar iyi ifade eden başka sözler olamaz diye düşünmüştüm: Tanrım? Hayat neden bazıları için bu kadar zor? Görüyorsun ya ailece herkes iyi. O zaman neden küçük İsa bize yakınlık göstermiyor… Başımı eğdim ve Totoca’nın dediği gibi yalnız zengin kişileri seven küçük İsa’yı düşündüm… Kötüsün küçük İsa! Ben ki bu kez benim için Tanrı olarak doğacağına inanıyordum, bana bunu yaptın demek! Neden beni de öbür çocukları sevdiğin gibi sevmiyorsun! Uslu durdum. Kavga etmedim, derslerime çalıştım, sövmedim. Neden bana bunu yaptın küçük İsa?… Roman boyunca bu ifadeleri artırmak mümkün. Evet belki de hiçbir şey tesadüf değildi. Belki de Sao Paulo’nun fakir mahallelerindeki yaşanan problemleri bu kadar iyi anlatan bir roman beni hem sosyal politika, fakirlik, ve eşitsizlik gibi konulara hem de Latin Amerika’ya ilgi duymaya itmişti. Sanırım bu eşsiz romanı yeniden okuduktan sonra söyleyebileceğim tek şey herkesin Zeze’min hayat hikayesini okuması gerekliliği… Bu romanda herkesin kendine dair birşeyler bulacağından eminim…
About begokuadmin
Sınır tanımayan okurların buluşma noktası