Beğenmeyen Okumasın ekibi olarak bir süredir kitapseverlere açık olarak gerçekleştirdiğimiz kitap sohbetlerinin yazar katılımlı ikinci buluşmasında Uygar Şirin bizlerleydi. Yazarın “Karışık Kaset” kitabını konuştuğumuz bu toplantıyı –güzel bir rastlantı ile- 11 Ocak 2015’te Kaset Restaurant’ta gerçekleştirdik. Adet olduğu üzere yazara ve katılımcılara bir kez de buradan teşekkür ederiz. Buluşmada kitabın da dışına çıkarak filmden, psikanalize; Türk popundan Orhan Pamuk’a kadar geniş bir aralıkta farklı konulardan bahsettik, fikirlerimizi paylaştık. Bu anlamda da farklı açılardan zihin açıcı bir sohbet oldu. Kitap; Türkçe pop müziğinde de arka planda olduğu, Ulaş ile tutkuyla bağlı olduğu İrem arasındaki ilişkinin farklı dönemlerinin anlatıldığı bir hikaye üzerine. Buluşmada da kitapla paralel olarak hem aşk, hem Ulaş’ın ailesi ile bağlantısından yola çıkarak kendi ebeveynlerimizle olan ilişkilerimiz hem de müzik konuşuldu.
Karışık Kaset herkeste bir nostalji tadı bırakmıştı ve buluşmada anladık ki kitabın beğenilmesinin en büyük nedenlerinden biri de bu his olmuş. Aslında özlediğimizin o günler değil belki de çocukluğumuz olduğunu düşünen Uygar Şirin, kitabı “eksik” olgusu üstüne kurmuş. Zamanında olup bugün olmayan bir sürü şey var kitapta. En güzel örnekler de Emek Sineması ve Barış Manço. Bu eksiklerin temsil ettiği değerler artık yok ve gelmeyecekler yazara göre. Ama bu her dönem için geçerli olan giden değerlerin değiştiği ama eksiklik hissinin değişmediği bir tekrardan ibaret aslında. Bundan bahsederken, kitapta da Ulaş’ın hayatındaki eksikleri başka şeylerle ikame etmesi sohbetinden psikanalize daldık. Ali Can’ın kitapta Ulaş’ın hatırladığı kadarıyla hikayeyi anlatması ve prologta geçen “diye düşünüyorum” cümlesinin eksiklik hissi ile bağlantılandırması, kitabın eleştirildiği bir diğer noktanın açıklığa kavuşturulmasını sağladı. Yazar Uygar Şirin, kitabın ilk döneminde 12 yaşında olan Ulaş’ın anlatım dilinin eleştirilirken prologun gözardı edildiğini, Ulaş’ın geçmişte hatırladıklarını bu zamanın diliyle aktardığını belirtti. Kitabın bitişi bazılarımızda hayalkırıklığı yaratmıştı. Onu da sorduğumuzda aslında kitabın farklı bir bitişi olduğunu ancak yazar ana karakter Ulaş’ın mutlu olmasını istediğinden bu kısmı çıkardığını öğrendik.
Kitapta derin bir Türk pop müziği bilgisi olduğundan merak edilen konulardan biri de oydu. Yazar Uygar Şirin, aslında bir sinema eleştirmeni olarak gerçek bir sinema tutkunu ve kitabın ana karakteri Ulaş’ın şarkı defterinin aynısının film versiyonu varmış kendisinde. Hangi filme, hangi sinemada gittiği ve filme verdiğin notun kayıtlı olduğu bir defter. Aslında Türkçe müziğe zaafı olduğundan ama sinemayı müziğe tercih ettiğinden; konu hakkında daha detaylı bilgi sahibi olmak istediğinden Murat Meriç gibi isimler ile sohbet ettiğini, internetteki sitelerden araştırma yaptığını, Türkçe müzikle ilgili kitaplar okuduğunu, Dejavu gibi 90’lar çalan online radyoları dinlediğini öğrendik. “Aldatıldık” şarkısı ise kitabın başlangıcı olan 90’ların özeti gibi yazara göre. Tabi ki yazara neler dinlediğini de sorduk. Gençken her şeyi dinlerken, zamanla daha seçici olduğunu ve Duman ve Mor ve Ötesi’nin başlattığı ekolü seven yazarın şimdiki favorilerinin ise Mabel Matiz ve Ceylan Ertem olduğunu öğrendik.
Katılımcıların en merak ettiği konulardan biri Sarp Apak ve Özge Özpirinççi’nin başrollerinde olduğu, kitaptan uyarlanmış film ve kitap ile bağlantısıydı. Filmin yapım ekibi ile Uygar Şirin’in uzun yıllara dayanan dostlukları, bu projenin çıkış noktası olmuş. 1,5 yıl boyunca 1. Basımda kalan kitap, filmin vizyona girmesiyle kısa sürede 3. Baskıyı yapmış. Hiçbir katılımcı filmi seyretmediğinden ondan bahsedemedik ancak film afişinin kitap kapağı olmasından kaynaklı memnuniyetsizliğimizi belirtmeden geçemedik.
Yazar ile kitapla bağlantılı ama aslında hayatla alakalı konulardan da konuştuk. En çarpıcı olanlardan biri de Uygar Şirin’in twitter hesabından sabitlenmiş tweet olarak duran “Üzülme yazınca geçecek” cümlesine yaptığı yorumdu ve belki de her şeyin özetiydi: “Derdin contexti aynı, content değişiyor.”
Sohbetimizi bir klasik haline gelen kitaptan ya da kitaba dair cümle paylaşımı ile belirttik. Bazı alıntılar çok uzun olduğundan, affınıza sığınarak cümlelerin kitaptaki yerini belirtiyoruz. Şubat ayı buluşmamızın ayrıntılarına linkten ulaşabilirsiniz.
Uygar Şirin: Memnun oldum geldiğime, okuma grubu gibi okuma grubuymuşsunuz.
Merve: “Bence çocukluğumuz ne zaman bitti, biliyor musun?…Geçen sene Barış Manço ölünce”
Hazal: “-Nerede? – Emek Sineması var ya Beyoğlu’nda, orada”
Ali Can: Ben bu Ulaş’ı bir yerlerden tanıyorum diye düşünüyorum.
Sevin: “…çünkü bence Türkiye’nin istesek ne kadar güzel bir ülke olabileceğini, insan Kardeş Türküler konserlerinde anlıyor.”
Pınar: “Zaten ne zaman bir duygudan başlayıp onun çağrıştırdığı duyguların peşinden gitsem zincirin son halkasında beni korku bekliyor.”
Gözde: “O yüzden bizim evlerimizde her şeyin üstünde örtü vardır.”
Evren: “Ortada, dikdörtgen masanın geniş kenarına kurulduğu için her şeye hakimmiş gibi görünen, oysa az sonra başlayacak tenis maçında top toplayıcı veya hakem olarak görev yapmaktan başka işlevi olmayan ben. Masanın etkisiz elemanı”
Alper: “Bir gömlek giyip, bir zırh kuşanıp, bir deriye bürünüp önce onu beğenmek, “Mmm, ne kadar da gözalıcı ve kalın ve dayanıklı” diye gerim gerim gerinmek, gömleği kolalamak, zırhı ve deriyi parlatmak, ışıltının tadını çıkarmak, yeri gelince havasını basmak…Sonrası malum. Aynı hikaye” s. 187
begokuadmin
Sınır tanımayan okurların buluşma noktası