“Yıkılan bir dünyada selfie çekip gülmeye benziyor ruh halimiz.”
Uzun bir aradan sonra yeni bir buluşma yazısı ile karşınızdayız! Senenin bu son buluşmasında daha önce de bir araya geldiğimiz Hakan Bıçakcı ile bir söyleşi gerçekleştirdik ve son çıkarttığı kitabı Uyku Sersemi’ni konuştuk. Buluşmamızı keyifli hâle getiren Hakan Bey ve katılımcılara teşekkür ediyoruz.
Özellikle Doğa Tarihi ile daha da geniş kitlelere ulaşan Hakan Bıçakcı, bu romanında da bir distopyayı konu alıyor. Romanın ana kahramanı Kahraman’ın ruhsal yapısının çöküşü ekseninde İstanbul’da bugün yaşadığımız “kentsel dönüşüm”ü ortaya koyuyor. Bu kitap özelinde ana fikir kentsel dönüşümün bizi bellekten koparması olarak da nitelenebilir. Fakat yazar bunu didaktik bir biçimden ziyade, ana kahramanın İstanbul’u anlatacak bir kitap yazmaya çalışmasını hikâye ederek yapıyor. Kitabın konusu kentsel dönüşüm olunca yazarın kişisel fikirlerini de merak ediyoruz tabii ki. Konseptin karşıtı olmadığını ama bizde kentsel dönüşümün yanlış anlaşıldığını, sağlıksız ve turbo şekilde ilerlediğini belirtiyor Bıçakcı.
Kitap, kahramanın en iyi hissettiği ve mutlu olduğu dönemiyle başladığı için “Mutlu Son” isimli bölümle açılıyor. Mutlu son denmesine bakmayın aslında. Kahraman’ın delirmesinin başlangıcının bir adım gerisindeyiz bu noktada. Buluşmamızda “kayış kopması” olarak adlandırdığımız durum aslında Kahraman’ın basılmayan kitaplarının, sonlanmayan projelerinin üst üste birikmesiyle ortaya çıkmaya başlıyor. Yazarın ifadesiyle yıkılan bir dünyada selfie çekip gülmeye benziyor ruh halimiz. Gerçek dünyada hepimiz delirecek gibi oluyoruz ama kopmuyoruz. (Kitap ile ilgili merak edilen bir diğer konu ise dans okulu. Kahraman’ın evinin karşısında durmadan dans eden insanların olduğu okul da delilik gibi abartılmış bir olgu.)
Bıçakcı bu roman karakterinin isminde de diğer bir kitabının karakteri Doğa’da yaptığı gibi ironik bir kullanım gerçekleştirmiş. Doğa Tarihi‘nde Doğa, hayatı plaza, avm ve siteye sıkışmış bir karakterken Uyku Sersemi’ndeki Kahraman bir anti-kahraman. Kedimiz Berna ise yazarın hayvanlara insan ismi koyma merakından nasibini almış. Kedi ve kitabın ilerleyen kısımlarında hikâyeye dahil olan köpeklerin metaforik anlamları da var. Kedi, Kahraman’ın ev halini ve daha dingin yönünü yansıtırken, köpeklerle birlikte yaşadığı zaman evden ve akıl sağlığından uzaklaşma dönemini ifade ediliyor.
Karakter ile arasında benzerlikler olup olmadığı sorusuna “karakteri yazarken kendimden çıkmıyorum, karakter ne yapardı diye düşünüyorum” şeklinde yanıt veriyor Bıçakcı. Ancak Kahraman’ın listecilik âdeti -o kadar abartılı olmasa da- yazarımız da mevcutmuş ve kitabı yazarken bu listelerden de yararlanmış. (Hakan Bıçakcı sohbet sırasında Kahraman’ın sürekli içtiği filtre kahveden sipariş edince, herkesin gülümsemesi de gözlerden kaçmadı!) Kendi duygusunu kitaba dökmek değil yazmaktan beklentisi. Yazara göre iyi bir yapıt, duyguyu okurda uyandırmalı. Bu noktada emek ya da samimi olmayı değil okura duyguyu yaşatmayı önemsediğini de vurguluyor Bıçakcı.
Ayrıca her romanıyla daha çok uğraşmaya başladığını ve o yüzden eserleri arasındaki sürenin de giderek açıldığını hem üzülerek hem de sevinerek öğreniyoruz kendisinden. Yazar, kitap projelerinin ilk konu ve fikir ile başladığını, konu kafasında dönerken algıda seçiciliğin oluştuğunu, kitabın ilk, orta ve sonunu belirleyip yazma sürecine öyle geçtiğini söylüyor. Belli bir yazı düzeninin olmadığını belirten Hakan Bıçakcı, yazmanın aslında çok da sevimli bir süreç olmadığını ve sürekli bir ilkokul ev ödevi duygusu yarattığını itiraf ediyor. Kitap çıkana kadar eziyetli olan bu süreç, asla bir mükemmel hale gelmiş hissi yaratmıyormuş.
Murakami ile benzetilmesine en sevdiği yazarlardan olan Kafka referansı ile cevap veren yazar, Murakami’nin rasyonelizminden ziyade fantastik tarafta durduğunu söylüyor. Son olarak, edebiyat dergilerini ve oradaki yazımı da konuştuğumuz Hakan Bıçakcı, bu yayınların bir edebiyat geleneği sunmasa bile hiçbir şey okumayanları okumaya yönlendirdiği için “bu da kârdır” diyerek özetliyor fikrini.
Yazarımıza, tüm katılımcılarımıza ve bu yazı ile sohbetimize katılmış olanlara teşekkürlerimizi sunuyor, bir sonraki buluşmamızda görüşmek üzere diyoruz!
About begokuadmin
Sınır tanımayan okurların buluşma noktası