“İnsan Akıllı Hayvandır.” Aristoteles
“İnsan akıllı hayvan değildir, akla uyduran hayvandır.” Robert Heinlein
“İnsan ne zaman akla uygun davranması gerekse kendini kaybeden hayvandır.” Oscar Wilde
“İnsanın akıllı hayvan olduğu iddia edilmiştir. Hayatım boyunca bu iddiayı destekleyecek kanıtları arayıp durdum.” Bertrand Russell
ABD’li felsefeci John Perry’nin Sel Yayıncılık tarafından basılan kitabı Erteleme Sanatı: Oyalanma, Savsaklanma ve Kaytarma Rehberi aslında tam da yapmam gereken bir sürü işin olduğu bir gün internette oyalanırken karşıma çıktı. Erteleme, ya da daha çok bilinen yabancı dildeki ismiyle Procrastination konusunda hatırı sayılır bir uzman olarak hemen alıp okumaya başladım. Aslında kitabı hemen alıp okumaya başlamam, yani ertelememem uzmanlık alanımla ilgili çelişkili bir ifade olmuş olabilir ama ilerleyen satırlarda okuyacağınız üzere, erteleyiciler hiçbir şey yapmayan değil, sıralamada bir numaraya koydukları görev yerine, sıralamanın altındakileri yapan insanlar.
John Perry kendisini sistematik bir erteleyici olarak görüyor. Aslında kitap- ki bir makaleden evrilmiş- elindeki işi savsaklayıp başka şeyler yapan insanların kendisini daha iyi hissetmesi, “işte ben tam da buyum, demek o kadar da kötü değilim, başarılı olabilirim” demesi için yazılmış. Bir iki küçük ipucunu saymazsak, herhangi bir çözüm önerisi getiremiyor. Zaten Perry “kelin merhemi olsa kendi başına sürer” diyerek bu kitaptan öyle bir beklenti içinde olmamamız gerektiğini de birkaç kez tekrarlıyor.
Yazara göre sistematik erteleyicilerin zihinlerinde her daim bir görev sıralaması oluyor. Ancak birinci sıradaki en önemlisi, yani en streslisi olduğu için, sistematik erteleyici listenin aşağısına doğru ilerliyor. Mesela akademisyen olduğunuzu düşünelim… Yayıncınıza atmanız gereken bir e-posta var, fakat siz onu yapmak istemediğiniz için, öğrencilerden gelen 80 e-postayı cevaplamayı tercih ediyorsunuz. Sonuç olarak, yayıncınıza hâlâ mail atmadınız. Ancak yazara göre iyi bir iş yaptınız, cevaplandırmanız gereken 80 e-postaya cevap verdiniz. Aslında bu da büyük bir başarı…
Günümüzde erteleyicilerin en büyük sorunu internet… Bir şey araştırmaya giriştiğiniz zaman saatlerce oradan oraya atlıyor ve günü aslında çok şey bilerek kapatıyor ama asıl yapmanız gereken şeyi yapmıyor musunuz? Merak etmeyin böyle çok insan var. (Mesela ben X konusunda belgesel ararken, aslında o konuda Hollywood yapımı bir filmin olduğunu görüyorum, oyuncularına bakıp, “aaa Y kişisi acaba ne yapıyor?” diye merak edip, aktrisin şu an Birleşmiş Milletler İyi Niyet Elçisi olduğunu öğreniyor, meseleyi Birleşmiş Milletlerde kaç kadının çalıştığını araştırmaya kadar vardırabiliyorum.) Perry bu konuda internetsiz ortamlarda çalışmamız gerektiği ve bilgisayara da alarm kurup sürekli bir biçimde hatırlatma yapmamız gerektiğini söylüyor. Bir tüyo da benden: Çalışırken dikkatinizi dağıtacak sitelere girmenizi engelleyen program ve uzantılarla da bu işi çözebilirsiniz.
Kitaba göre erteleyiciler – bu kötü huylarına rağmen – birçok iş başarabilirler ve kendisi üzerinden verdiği örneklere bakarsak da başarıyorlar. Perry’e göre önemli olan ertelemek ya da oyalanmaktan ziyade, listelerimizi nasıl oluşturduğumuz. Yani, o en yapmak istemediğimizi işi listenin başına koymamıza gerek yok. Koyuyorsak da o işi çok küçük parçalara bölerek bir plan yapmak, o küçük işleri bitirdikçe kendimizi iyi hissetmemizi sağlayacak önemli bir strateji olarak gösteriliyor. Kısaca “makaleyi bitir” yerine “makalenin giriş bölümünü bitir” diyebilirsiniz. Böylece görevinizin üstünü daha kısa sürede çizecek ve psikolojik olarak kendinizi daha iyi hissedeceksiniz…
Kitabın en sevdiğim yanı Perry’nin olayları analiz ederken, oldukça hoş ve nükteli bir dil kullanması oldu.
“Bir internet sitesinden diğerine sıçrayarak araştırma yaparken saatler geçip gider ve birdenbire, güneşin battığını ve günün bittiğini fark edersiniz. Kimi zaman gezintiniz beklenmeyen mükâfatları da beraberinde getirir. Örneğin, samanlıklarda kullanılabilecek metal çatı malzemeleri (tabii samanlığınız varsa ama benim yok) veya Tacikistan’ın tarihi gibi konularda küçük uzmanlık alanları geliştirirsiniz. Bunlar bazen sohbetleriniz esnasında ya da bulmaca çözerken işe yarayabilir.”
Ancak yazarın çok üst perdeden konuşmasıyla – genelde bu tarz şeylerden çok rahatsız olmamama rağmen – bir türlü barışamadım. Ek olarak, belki nesnel bir eleştiri olmayacak ama, analizin çok güçlü olmasının size bir yöntem/çıkış yolu sunmadığı sürece çok işe yarar olduğunu düşünmüyorum. Evet, Perry sistematik bir erteleyici ve çok başarılı. Ancak Perry kadar yetenekli, zeki ve şanslı olmayanların, bu meseleyi analiz etmekten çok daha fazlasına ihtiyacı olabilir. Ancak zaten yazar amacının bu olmadığını belirttiği için belki de bu Erteleme Sanatı için geçersiz bir eleştiridir. Her okuyucu bu konuda farklı beklentiler içinde olabilir…
Eleştirilerime rağmen, kitabı bu konuda sıkıntı yaşayan ancak kendisini yalnız hisseden kişilere tavsiye ederim çünkü Perry parmak bastığı birçok noktada da haklı. Mesela başa dönersek, benim yapmam gereken diğer işlerim varken kitabı alıp okumam, belki yapmam gereken işi erteledi ancak, sonuç olarak bu hafta öyle ya da böyle Beğenmeyen Okumasın’a yazı yazacaktım. Sistematik erteleyici yanım, böylece en azından bunu son dakikaya kalmadan halledebildi.
Herkese iyi oyalanmalar!