Kitapları, edebiyatı çok seviyoruz. Yazarları; karakterlere, hayallere hayat verdiği için belki de daha çok. Ama en çok da yazarlarla bir araya gelmeye, sohbet etmeye ve onların düşündüğümüzden de şahane insanlar olduklarını görmeye bayılıyoruz. Beğenmeyen Okumasın ekibi olarak da bu konuda çok şanslı olduğumuzu düşünüyoruz. Öyle ki kasım ayı sonunda da yine şahane bir buluşmaya imza attık. Bu seferki konuğumuz, edebiyatın ötesinde yaşama bakışıyla da hayranlığımızı uyandıran Ercan Kesal. Her zamanki gibi öncelikle kendisine sonrasında da sohbete katılan bütün edebiyat dostlarına ve buluşma için bize sıcak bir ortam sunan İsfam’a teşekkür ediyoruz.
Sohbetimizde ağırlıklı olarak Ercan Kesal’ın son kitabı Nasipse Adayız’ı konuşmayı hedefliyorduk ama tabii ki kendisi gibi çok yönlü bir yazar olunca edebiyattan senaryolarına, oyunculuğundan doktorluğa çok yönlü bir sohbet gerçekleştirdik.
Çok yönlülük mevzubahis olunca filmlerde ve kitaplarda aynı adamın farklı taraflarının yansıtılması merak edilen bir konu olarak Kesal’a sorulunca Flaubert’in Madam Bovary’sini örnek veren yazara göre yazarın kendinden başka malzemesi yok ve yaşananlar ya da şahit olunanlar yazılıyor. Tabii ki zaman ve bilinç süzgecinden geçilerek. Kesal burada bizleri gülümseten bir anekdotla da örnek verdi. Peri Gazozu kitabını okuyan abisi Ercan Kesal’ı yalan yanlış şeyler yazmakla itham etmiş örneğin. Kendisinin de ifadesiyle “anı sandığının içinden istediklerimi çekip çıkarıp diğerlerini unuturken; kendi gerçeğimi, hikâyemi yaratıyorum yeni baştan”. Her seferinde gerçekliği tekrar icat “o adamla” olan dert devam edecek. Senaryolarını da bu şekilde yazdığını dile getiriyor Kesal. Dönüp de baktığında çok iyi tanıdığı birisi var: kendisi. Eserlerini de kendine bakarak yazıyor. Bu yüzden de senaryo ve kitaplarını yazarken adeta bir terapi sürecindeymişcesine çıplak hissettiğini söylüyor.
Ercan Kesal için oyunculuk da ısmarlama olursa samimiyetini kaybedeceğini düşündüğü bir diğer alan. Burada da oyuncular ve oyunculuk adayları için Bertolucci’den feyz almaları için bir alıntı yapıyor. “Bertolucci der ki yazılı karakterleri oyuncuya uydururum. Oyuncuya karaktere gir derler ben aksini yapar yazıyı değiştiririm.” Böylece performans kendine ait bir ize dayanmış oluyor. Tabi bu sistem oyuncuyu kolluyormuş gibi gözüküyor ama bir bakıma tehlikeli çünkü içini dökmesine sebep oluyor. Kesal’ın verdiği örnekle de filmi için bulaşık yıkayan adam mı hastanenin sahibi mi gerçek diye sorgulamaya başlıyor insan.
Peri Gazozu ve Nasipse Adayız kendi hayatınızın parodisi mi sorusuna cevabın “niye yazıyorum?” vereceği cevap olacağını söylüyor yazar. Şöyle devam ediyor; “Bazı şeyleri yazmasam olmaz, yazınca yükten kurtuluyorum. Bir şey farkediyorum yazarken; tuhaf bir coşku, paylaşmak için. Çok katlanılası bir dünya değil. Çok da gerçek ve iyi gelmiyor. Tahammül etmek birlikte kurtulacağımız ümidiyle yazıyorum.” derken entelektüel çölleşmenin ülkemize, HES’lerden bile daha çok zarar verdiğini de ekliyor.
Okuyucunun “Ben de kitap yazabilirim” duygusuyla okumasını isterim diyen yazar, okumanın da yaşamak kadar önemli olduğunu düşünüyor. Hayal kurarak dünyaya başkaldırıyoruz Kesal’a göre. Çocukluğundan beri çok fazla kitap okuyan yazar, kitapların kendisini kurtardığını belirtiyor.
Buluşmamızı mümkün olduğunca özetlemeye çalıştık; ama bu derya deniz konuşmayı hakkıyla aktarabilmek ne mümkün. İtiraf etmek gerekirse edebiyat ve sinema ile bazı konuları paylaşabildik yazımızda. Edebiyat ve sinemaya ek olarak; politika, tarih, ülkenin içine düştüğü durum gibi diğer konuştuklarımız da bizlere, yani buluşmaya katılanlara kalsın. Gelenek olduğu üzere kitaptan alıntılarla bitirelim yazımızı.
Bu defa katılımcı sayısı fazla olduğundan, isimlerini alamadığımız katılımcıları numaralandırmak zorunda kaldığımız için affınıza sığınıyoruz.
Katılımcı 1: Kalemimi bir kamera gibi kullanmaya çalıştım.
Katılımcı 2: Dünya üzerindeki gerçekliğimiz size de tuhaf gelmiyor mu? Bunu reddediyorum ben. Reddederken de kitaplara sığınıyorum.
Katılımcı 3: Ben aslında mısra mısra hep kendimi ezberlemişim.
Katılımcı 4: Yine de, dağılan parçalarımı toplayamayacak kadar kaybetmemiştim henüz.,
Katılımcı 5: Kelimelerin ruhu vardır.
Katılımcı 6: Dünyadaki her şeyi elimden almak isteseler, okumayı alsınlar istemem.
Burcu: Usanmıştım ama geri de dönemiyordum.
Merve: Adaşım büyük ihtimalle fark etmemişti, risk almadan yaşanan hayatların doğru hayatları yaşayabilmek için oldukça fazla riskler barındırdığını.
Gözde: Kişinin kendini tanıyamadığı nokta kör noktaymış.
begokuadmin
Sınır tanımayan okurların buluşma noktası