Okuması En Zor Kitaplardan: Deniz Feneri
Ruhi Mücerret buluşmasının ve kitabın beklentilerimizin -bir nevi- altında kalışının ardından, bizi edebi anlamda tatmin etmesini istediğimiz bir roman seçmeye karar verdik. Ve kararımızı edebiyat tarihinin en zor okunan romanlarından biri -hatta bazı kaynaklara göre ilk sırada yer alan- olduğunu kitabı seçtikten sonra fark ettiğimiz Deniz Feneri yönünde verdik.
Buluşmamıza -son zamanlarda bizim için popüler bir mekan haline gelen- Boğaziçi Üniversitesi’nin Güney Kampüsünde başlayıp sonrasında kısa bir yürüşle Bebek sahlinde kahve molası şeklinde gerçekleştirdik. Ancak cuma olmasına rağmen fazla mesaiye kalmaktan kaçamayan arkadaşlarımız oldu, Gözde ve Burcu. Gerçi Burcu buluşmamızın ikinci ayağı olan Bebek kısmına dahil olabildi ama Gözde maalesef aramıza katılmadı. Bildiğiniz gibi Mine şu an yurt dışında olduğundan o da maalesef yanımızda olamadı.
İtiraf etmek gerekirse hepimiz kitabı okurken biraz zorlandık ( kitabın özen ve dikkat isteyen yapısının hakkını verecek geniş zamanlarımız olmadığından belki de). Roman Virginia Woolf’ten yer yer otobiyografik izler taşıyan bir özelliğe sahip. Bilinç akışı tekniği ile yazılması kitabı hem cazip ve çekici hem de zor kılıyor.
Daha önce buluşma yazısı yazmadığımdan, buluşma yazısı acemisi sayılırım ve eksikliklerim için şimdiden “affola” demek isterim. Deniz Feneri 1927 yılında yayımlanmıştır, yazarın Dışa Yolculuk, Gece ve Gündüz, Jacob’un Odası ve Mrs. Dolloway sonrasında yayımladığı beşinci kitabıdır. Woolf’un edebiyatta yeni bir şey deneme azminin ürünü sayılabilecek ve kendinden sonra gelenlerin de denediği bilinç akışı tekniğiyle yazdığı bir eserdir. Bu okuması, takip etmesi ve anlaması zor bir tekniktir zira; zaman kavramı neredeyse ortadan kalkar ve siz insanların zihinlerinde düşünce ve hayalleri arasında seyahate çıkarsınız. Buluşma sonrasında hepimizin ortak kararı kitabı tekrar ve sakin bir zamanımızda okumak istediğimiz yönündeydi.
Bitirmeden önce eklemek istediğim bir diğer not ise – Gözde ve Mine’nin hangi yayınevinden okuduklarını bilmiyorum ama- bana göre çeviri konusunda İletişim’in çevirisi sanırsam ki Kırmızıkedi’den daha kolay anlaşılırdı.
Şimdi bence en eğlenceli kısma geliyoruz, ne dediler:
Burcu: “Bu güzel kitabı bilincim aka aka okudum.”
Özlem: ” Benim şu an bir cümlem yok.”
Hazal : “Deniz fenerine yaklaşamadım bile.”
Merve: ” O deniz feneri bu kitaba çok yakışmış.”
begokuadmin
Sınır tanımayan okurların buluşma noktası