“Atları Bağlayın, Geceyi Burada Geçireceğiz”

Blog olarak, herkese açık üçüncü buluşmamızı 7 Aralık Pazar günü bizim için bir milâda imza atarak gerçekleştirdik. Milât diyoruz çünkü ilk defa bir buluşmamıza sohbetimize konu olan kitabın yazarı da katıldı, bu anlamda bizim için çok anlamlıydı. Sohbetin detaylarına geçmeden önce başta yazar Melisa Kesmez olmak üzere bütün katılımcılara bir kez daha teşekkür ediyoruz.
Sohbetimizi geçen seferki gibi Beşiktaş’taki Kaset Restaurant’ta gerçekleştirdik. Mekan çalışanlarından öğrendiğimiz kadarıyla bulunduğumuz alandaki eşyalar, binanın önceki sahibine aitmiş. Bu anlamda sohbetimiz ve mekan anlamında da bir paralellik vardı sanki. Kitabı okuyanlar ve nostalji hissini yaşayanlar ne demek istediğimizi daha iyi anlayacaklardır.
Oldukça genç bir yazar olan Melisa Kesmez ile edebiyat dünyasında büyük ses getiren ve ünü sistematik bir pazarlama stratejisi ile değil de bir şehir efsanesi gibi kulaktan kulağa yayılan kitabı hakkında dolu dolu bir sohbet geliştirdik. Kitaba ve kendisine dair sorularımızı içtenlikle yanıtladı ve öykülerine ilişkin yorumlarımızı dinledi.
Hepimizin ortak fikri kitabın “gitmek” fikri etrafında döndüğüydü. Yekta Kopan’ın da öykü antolojisinde “gitmek” sözcüğü yanına Melisa Kesmez’in öyküsünü koyduğunu duyduğumuzda çok doğru bir tespit olduğunu anladık. Öyküler, mutlaka birilerinin “ben buna çok benzer bir şey yaşamıştım” diyeceği türden. Bazılarında mutlaka kendinizi hikâyenin kahramanı olarak görüyorsunuz. Bu yüzden de en merak edilen kitaba neyin ilham kaynağı olduğuydu. O kadar yakın ve içine alan bir dil var ki öykülerde, hepimiz “yazar kendini anlatmış herhalde” diye düşünmekten alıkoyamadık kendimizi. Melisa Kesmez, öykülerini farklı yerlerden ilham alarak yazdığını söyledi. Bu bazen otobüste kulak misafiri olduğu bir hikâye, bazen yakın arkadaşının anlattığı bir anı olabiliyormuş. Kitapla ilgili bir diğer merak edilen konu ise oldukça enteresan olan başlıktı. Yazar, başlığın daha önceden aklında olduğunu, kitaba isim ararken bunu önerdiğini söyledi. Hatta yazarın sözleriyle ifade etmek gerekirse “Dursak ve insek şu attan ve atı bağlayıp uyusak” fikriyle öykülerin de bağdaştığını konuştuk.
Tabi ki sadece kitap hakkında da konuşmadık. Bu kadar beğendiğimiz bir kitabın yazarını tanımak da bizim için çok önemliydi. O yüzden herkes merak ettiklerini sordu yazara. Bundan sonra roman yazmayı düşünüp düşünmediğini sorduğumuzda, romanın karmaşık ve 2-3 yıllık bir süre gerektiren bir tür olduğunu ve gitmenin yazarı olarak da kompakt ve kolayca vedalaşabileceği bir tür olan öykü ile devam edeceğini öğrendik. En sevdiği yazarlar da merak edilen başka bir konuydu. En başta Tomris Uyar’ı saydı yazar. Sonrasında Tanpınar, Orhan Pamuk, Ayfer Tunç gibi isimler takip etti listeyi. Bir de yeni kuşak yazarlar: Yazarın “erkek ergen sesini kullanan ilk isim” olarak nitelendirdiği Emrah Serbes, Mahir Ünsal Eriş ve bir sonraki buluşma için “Karışık Kaset” kitabını önerdiği Uygar Şirin gibi.
Her buluşmamızda olduğu gibi kitap hakkında herkesten birer cümle istedik.
Melisa: Rakıları hala soğuk, çok uzağa gitmiş olamazlar.
Gözde: Hikayelerin dizilerini çekmek istiyorum. (Melisa’nın kitaba attığı imza da buna ithafen oldu)
Çağdaş: Gidemedi.
Hazal: Gidip de dönemeyenlere gelsin.
Pınar: Şiirsiz insanların kırdığı kadınlara ya bir hala gerek ya bir Ebru.
Merve: (Üstteki cümleye de ithafen) Bence Cemil gerek.
Furkan: Rakıyı bir kadından dinlemek güzeldi.
Burcu: Bulamıyorum ya, ne söylesem eksik olacak.
Kamer: Çözün atları, yolculuk var.
Bundan sonraki kitabımız Uygar Şirin’den Karışık Kaset olacak. Buluşma detaylarını Facebook ve Twitter hesaplarımızdan takip edebilirsiniz.
Melisa Kesmez’e aşağıdaki yorumu için de ayrıca teşekkür eder, kendisini her buluşmamıza bekleriz 🙂
begokuadmin
Sınır tanımayan okurların buluşma noktası